Hayret!..
AKP, yaptığı bütün açıklamalarla sürekli milleti geriyor. Bir de bu yetmiyormuş gibi, olimpiyatı kaybetmenin sorumluluğunu yine kına ile geçiştirmeye çalışıyor. Adeta kendi sorumluluğunu unutmuşa benziyor.
Diyelim olimpiyatı aldık ve İstanbul’da statlar doldu taştı. Peki o spor statlarında “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları atılırsa, spor yarışmalarını seyircisiz mi oynatacaksınız?..
Çünkü AKP olarak böylesi bir siyasi politikayla yola çıkışınız dahi, başlı başına hatalarla dolu.
Düşünün bir kere, gençlere yaşam alanı tanıyor musunuz?..
Hayır...
“Atatürk’ün askerleriyiz” ifadesinden rahatsızlık duymuyor musunuz?.
Hem de olağanüstü duyuyorsunuz...
Anayasal hak olduğu halde gençlere bir adım attırıyor musunuz?..
Asla attırmıyorsunuz.
En ufak bir bildiri okunması arifesinde hemen Gezi Parkı’nı kapatarak insanları Taksim’e sıkıştırmıyor musunuz?..
Coplarla ve bibez gazlarıyla sıkıştırıyorsunuz.
Polisinizle, tomanızla ve biber gazlarınızla vatandaşlarınızı boğumuyor musunuz?..
Acımasızca boğuyorsunuz...
Peki ne uğruna?..
“AKP’yi kimse eleştiremez” uğruna.
Siz bırakın eleştirmeyi, görüş dahi sunamıyorsunuz.
Hatta aydınlardan görüş almayı bile kendinize işkence gören bir düşünceyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Ama lafa gelince hemen bir - iki cümleyle bazı kesimleri aldatarak kafaları uyuşturuyorsunuz.
Nedir o cümle derseniz...
Şudur: “Biz yaradılanı, yaradandan ötürü severiz.”
SİZCE AKP, HER ŞEYE RAĞMEN TÜRK GENCİNi “YARADANDAN ÖTÜRÜ” SEVİYOR MU?..
Bu cümle insanı bazı düşüncelere sevk ediyor. O da, herkes gibi bizi de; aynı yönde etkiliyor ve düşündürüyor. Örneğin Türk gençlerine (bu gençler arasında üniversitelisi - yaşlısı - genci - anne babaları da) dahil edilirse, ortaya çıkan sonuç ne olur?..
Türkiye Cumhuriyeti’ne aşık büyük bir toplum olur.
Peki toplum olimpiyat yarışmalarını kendi ülkesinde görmek istemez mi?..
İster elbette.
Ama olimpiyat meşalesini Tokyo’ya kaptıran ve “Olimpiyatı neden alamadık?” sorusuyla belki karşılaşırım düşüncesiyle hemen gardını alan Spor Bakanımızın şu tweeti atmasına ne buyrulur:
– “Başta başbakanım, İstanbul 2020 için aşkla yanımızda duran Türkiye sevdalıları, teşekkürümüz sizedir” diyor...
Hemen arkasından attığı şu tweetle de kendini bu işten sıyırmaya çalışıyor:
– “Bir yanda Türkiye için 16 saat kesintisiz uçarak gecesini gündüzüne katanlar... Öte yandan Türkiye kaybetti diye kına yakanlar...”
Ve ciddi bir bakanın attığı şu son tweete ne dersiniz:
– “Kına stokları tükenmiş!..”
Bu tweetlerin neresi ciddi?..
Hangisini ciddiye alarak cevap verirsiniz?..
Ciddiye alınacak hiçbir yeri yok bu tweetlerin.
SPORA SİYASETİ BULAŞTIRAN AKP’Lİ BAKAN, GEZİ PARKI’NA DOKANMADAN EDEMİYOR!..
Bir Spor Bakanı böyle sözler söylerse, siz ne düşünürsünüz?..
Ben söyleyeyim:
1– Olimpiyatı alamamanın sorumluluğunu üstünden atmaya çalışıyor.
2– İçte kaybettikleri gibi, dıştaki spor faaliyetlerinden de bol miktarlı “doping”le kayıplara uğrayan Türk sporundaki işin sorumluluğundan kaçıp, “Bende kabahat yok” diyor.
3– Her türlü başarısız spor faaliyetlerinde Gezi Parkı’yla kafayı bozan Spor Bakanı, olimpiyat seçiminde de aynı hatayı yaparak spora siyaseti karıştırmaya devam ediyor.
KADINLARA AYRI - ERKEKLERE AYRI OLİMPİK HAVUZ SÖZÜ VERİRSEN, SONU BU OLUR!..
Medeniyeti nasıl yakalarsınız?..
Kültürü ve kültürlü olmayı halkınıza öğreterek.
Peki, kadın - erkek ayrımcılığı yaparak, her şeyde namus kavramını ön plana çıkarıp kafalara sürekli cinsiyet meselesini sokarsanız, karşılıklı kültürün seviyesini nasıl yükselteceksiniz?..
Veya, “Kadınlara ayrı - erkeklere ayrı olimpik havuzlar”a yelken açarsanız, o sandala kim biner de sizinle beraber olur?..
Ben söyleyeyim:
– “Cemaat tarzı kafayla yola çıkıp, sözde namus kavramını ön plana çıkararak kadın haklarının liderliğini yine erkeklere devreden erkek milleti o sandalda sizinle beraber olur....”
“O halde kadının yeri neresidir?” derseniz...
Kadının yeri, erkek milletinin iki dudağının arasına bırakılmak isteniyor... Ve bunun öncülüğünü de cemaat yapıyor.
Oysa olimpiyat meşalesini eline almak için yaptığın ve attığın her adım, yabancıların günlüklerine yazılmaktadır.
Örneğin:
1– Dünya spor müsabakalarının hemen hemen her dalında doping yaparsan...
2– Spora bile siyaseti sokarak “Gezi eylemleri burada söylenmesin. Yoksa gözaltına alırım” diyerek millete dayılanırsan..
3– Türk gençliğini kendine düşman gibi görüp neredeyse hepsine kelepçe vurmak istersen...
4– ...Ve bunun gibi birçok konuda ağır yasaklar getirip coplarsan ve biberlersen...
Ne olur?..
Bunların hepsinin, yabancıların not defterine “doping”li ve “gençlerine acımayan” devlet görünümünün spora yansıması olur.
Zaten öyle değil mi?..
Düşünün, ODTÜ’lüler “Ağacıma dokanma” diyerek sesini duyurmaya çalışıyor... AKP ise, “Bunun hesabını verecekler” gibisinden büyük bir kabadayılıkla üniversite gençliğini kendine düşman görüyor.
Akabinde dünya devletlerinin hemen hemen 1 - bilemediniz 2 yılda tükettiği biber gazını, maşallah Türk polisi 1 - bilemediniz 2 günde bitiriyor.
Düşünün bir kere.
Dünya devletlerinin biber gazı tüketimi yılları alıyor. Bizde ise 1 - 2 günde bitiriliyor.
Böyle şey olur mu?..
Ama burası Türkiye ve burada her şey olur.
“Spora siyaseti karıştırmayın” diyerek üniversiteli Türk gençliğine aşırı yasaklar getiren AKP, “Mursi’ye ağlayıp” rabia işaretini sahalarda yaparsa...
Mısırlı Mursi’nin atkılara işlenen resimlerini boyunlarına atarak, “AKP olarak güçlüyüz ve biz ne yaparsak yapalım, ne ceza yeriz - ne de hesap veririz” derse...
Fenerli sporcunun da rabia işareti yaparak aklınca siyasetten uzakmış gibisinden AKP yağcılığı yaparsa...
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de Türk gençliğinin “Sahalara hiçbir flaması, pankartı ve davulları” alınmazsa...
Siz hangi demokrasiden...
Hangi spordan...
Hangi adaletten bahsediyorsunuz Allah aşkına?..
OLİMPİYATI KAZANAMADIK AMA GEZİ PARKI’NIN ANAHTARI BENDE DİYE AVUNAN ZİHNİYET...
“Olimpiyat meşalesini elimize alamadık” diye düşünen AKP zihniyetinin Spor Bakanı, “Kına yakın” diye siyasetin seviyesini düşürürken, herhalde valinin de, “Madem olimpiyatı kazanamadık, o halde ben de Taksim Gezi Parkı’nı kapatırım” deseydi hiç şaşırmazdık.
Çünkü kafa öyle çalışıyor.
Yurt dışında gelişen olayların sorumluluğunu her seferinde Türk gençliğine yükleyen AKP siyaseti, “Gezi Parkı”nı sürekli kapatıp - açarak bıktırıcı bir havaya girdiğini de artık hatırlamalı.
Spora siyaseti bulaştıran ve “Türk gençliğini kazanmalıyım” demeliyken... Aksine onları karşısına alarak sürekli yarayı kaşımayı hedef haline getiren Spor Bakanı, kına açıklamasını argo siyaset olarak gündeme taşıyıp aklınca yapılan hataların görülmemesine çalışıyor.
Ne yaparsa yapsın...
Ne ederse etsin...
AKP’nin hem siyasette...
Hem ekonomide...
Hem sporda...
Ve hem de dini düşüncelerde sürekli Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef haline getirerek laikliğin temel taşlarını oynatmaya çalışmasının üstünü asla kapatamaz...
Tıpkı, olimpiyat meselesine “kına”yı karıştırarak kafaları başka yönlere çekmek istedikleri gibi...
AKP şunu kabul etmelidir:
1– Spora siyaseti karıştırırsan...
2– Spora dini meseleyi karıştırırsan...
3– Spora Gezi Parkı’nı karşıtırırsan...
4– Spora “kına”yı yorumlayıp Türk gençliğine göndermede bulunup (milli içki) ayranı “kaşık”la değil de “çatal”la karıştırırsan...
Hiçbir spor faaliyetini kazanamazsın...
Görünümün molla olur.
Ayrıca modern Türkiye Cumhuriyeti’ni şeriat kurallarına esir edersen, asla Batı medeniyetlerini de yakalayamazsın...
Hem de hiçbir zaman.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *