Haberdar Gazetesi Yazar Yazıları Sandığa Gömülecekler!..

Sandığa Gömülecekler!..

.

 Gençlerimizin Yaşama Hakkını Elinden Alanlar, Sandığa Gömülecekler!..


TÜRKİYE’de olağanüstü bir rahatsızlık var. Bu rahatsızlığın adı ne terör, ne de isyandır. Bu rahatsızlığın adı, AKP hükümetinin halkına verdiği olağanüstü baskı rejimidir. Bugüne kadar meydana gelen olaylarda bunu hiç kimse görmüyor mu?..
Görüyor...
Hem de öyle bir görüyor ki...
Şunları bir düşünün:
1– Ülkenizin kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e çirkin iftiralar atarak O’nu tarih kitaplarından silmek...
2– Türkiye Cumhuriyeti ifadesini temelden yıkmak için TC ifadelerini devletin bütün kurumlarından silmek...
3– Özel sektörde dahi Türklük kelimesini ön plana çıkaran reklam panolarını da kaldırtmak...
4– Geçtiğimiz yıl İzmir’in kurtuluşu törenlerinde Türk bayrağının göndere çekilmesini yasaklamak...
5– PKK’ya titizlik göstermek ve haklarında hiçbir kötü muamele olmamasına çalışmak...
6– “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünün söylenmesini yasaklamak...
7– İstiklal Marşı’mızı söyletmemek...
8– Tarihi kurtuluş günlerinde Atatürk anıtlarına çelenk konmasını yasaklamak...
9– Okulların tümünü neredeyse imam hatip okullarına çevirerek modern eğitimi ortadan kaldırmak...
10– Önemli tarihi günlerde Türk bayrağı geçit törenlerinde ayağa kalkmayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin sembolü olan Türk Bayrağı’nı aşağılamak...
Ve buna benzer bir sürü konu...
Bunların hepsi Türk ulusunun onurunu zedeleyen birikimlerin nedeni olmaya başlıyor. Haliyle Türk gençliği tüm bu yapılanlara karşı gelerek ve Anayasa’nın 34’üncü maddesindeki hakkını da kullanarak... Eline de birer karanfil alarak polislere vermek için Taksim’e çıkıyor.
Peki polis ne yapıyor?..
Hemen gardını alıyor ve büyük bir stresle kendini kilitliyor. Oysa gelenler, ellerindeki karanfilleri polislere vermek ve barış çubuğunu tüttürmek için heyecanını ikiye katlıyan Türk gençliği...
Neden biliyor musunuz?..
Çünkü polisin, halkına düşman olmasına neden olacak hiçbir şey yok.
Ama polis ne yapıyor?..
Hemen biber gazını dayıyor halkın üstüne.
Hem de ne dayama...
Tabii peşisıra tomalar ve gaz bombaları da halkın üstüne üstüne sıkılıyor.
Gerekçeleri nedir biliyor musunuz?..
Efendim, “Devlete isyan ve ayaklanma”ymış...
Hadi canım sende...
Ne alakası var.
Türk halkı Ata’sına sahip çıkıyorsa bunun adı isyan mıdır?..
Türk bayrağına ve vatanına sahip çıkması ayaklanma mıdır?..
Karnfillerle polise elini uzatan genci - yaşlısı ve kadını - kızı ve de okullusu terörist midir?..
Bunlar hep bahanedir. Esas olan, Türk halkının olağanüstü rahatsızlığından ders çıkararak hükümetin derhal gereken önlemleri almasıdır.
Bunların aksine hükümet ne yapıyor?..
Halkını, aldığı kararlarla daha da geriyor.
Oysa halkın ve gençliğin elindeki en büyük silah karanfildir.

İÇİŞLERİ BAKANI, “TÜRK HALKI HER ŞEYİ BAHANE EDİP YOLLARA ÇIKIYOR” DEMESİN!..

İçişleri Bakanı, meydana gelen bütün olaylardan dolayı kendini hiçbir zaman Türk halkına karşı sorumlu hissetmemektedir. Onun tek sorumlu hissettiği müessese AKP iktidarı ve onun genel başkanıdır.
Yani Başbakan’dır.
Oysa İçişleri Bakanı da iyi biliyor ki, iktidarın aldığı her kararın arkasında Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etme planı vardır. Eğer ki İçişleri Bakanı, “Hayır, böyle bir şey yok. Her şeyden mevzu çıkararak illaki iktidara eleştiri yapmayın” diyorsa (Ki diyor)... O zaman kendisine şunu sorarız:
– “Öldürülen gençlerimizin yaşama hakkını neden korumuyorsunuz?..”
– “İnsafsızca ve canice öldürülen gençlerimizin katillerini neden saklıyorsunuz?..”
– “Eli palalı cahil bir insanın düşüncelerine önem vererek ona Anayasal hak tanıyorsunuz da (Halbuki böyle cani insanları Anayasa asla korumaz)... Neden palayı ve caninin tekmesini sırtına yiyen kızın Anayasa’dan ve Türk Ceza Kanunu’ndan doğan korunma hakkını gündeme getirerek palalıyı cezalandır mıyorsunuz?..”
Karşınızda Baas rejiminden çok çekmiş bir Arap halkı yok. Karşınızda Türkiye Cumhuriyeti’nde özgürce yaşayan ve insan haklarına önem verilmesi gereken bilinçli bir Türk halkı var. Ama siz(ler) bu halkın hakkını ve hukukunu hiçbir zaman ön plana çıkarmıyor... Aksine daha da beterini yapıyorsunuz.
Nasıl mı?..
Eli sopalı çember sakallı - sakalsız kişileri meydanlara sürerek forumlarda bulunan Türk toplumuna saldırmasına müsaade ediyorsunuz...
Birkaç kişi yanyana gelince hemen heyecana kapılıp onları ayırmak için acımasız polisiye tedbirlerini gündeme alıyorsunuz...
Sizce demokrasilerde böyle baskı var mıdır?...
Demokrasilerde halkın malı olan park(lar)ın kapatılması var mıdır?..
Sırf siyaset uğruna İstanbul’un valisinin halkına bu derece savaş açması ne derece doğrudur?..

İSTANBUL VALİSİ’NİN HALKA VERDİĞİ GÜVENSİZLİK İMASI GEÇERLİLİĞİNİ KORUYOR!..

İstanbul Valisi Mutlu, her olayın arkasından tweet atmaya bayılır. Bu kez de son olayların arkasından şöyle bir tweet atıvermiş:
– “Bazı yayın organlarında, bu eylemleri yaygın ve güçlü gösterme propagandalarına itibar edilmemesi ve halkımızın emin olmasını dilerim...”
Sayın Valim, madem eylemler güçsüz ve kudretsiz... O halde neden ikide birde Gezi Parkı’nı açık kapatıyorsunuz?..
Ayrıca o park sizin mi?..
Yoksa İstanbullunun mu?..
Buna bir karar vermeniz gerekiyor..
Çünkü iktidarın verdiği demeçlerle vatandaşları germesi ve bundan dolayı da toplumun,  Anayasal hakkını kullanarak (olduğu yerde - oturduğu yerde) basın açıklamasına dahi müsaade edilmemesi nedendir acaba?..
Hiç düşündünüz mü?..
Üstelik bu mücadele bütün yurtta oluyorsa...
Bir de şunu düşünün Vali Bey:
– “Bu halk ne istiyor?..”
– “Neden yollarda?..”
– “Gençlerin ve Türk halkının ‘Atatürk’ün askerleriyiz’diye yürüyüş yapmaları, neden böylesine baskı görüyor?...”
Ayrıca...
Neden polisinize, ‘Hop hop, ne yapıyorsunuz siz?.. Halka karşı böylesine baskı ve dayak eylemi yapamazsınız. Bundan sizi men ederim. Asla İstanbulluma böylesi işkence yapmanıza müsaade etmem. Buna hükümet müsaade etse bile ben, asla müsaade etmem...” diyemiyorsunuz?..
Neden bizzat kendiniz Gezi Parkı’na gelerek gençlere elinizi uzatmıyorsunuz?..
Neden o karanfili almak istemiyorsunuz?..
Ben söyleyeyim:
Bunu yapmanıza hükümet müsaade etmez değil mi?..
Peki Türk toplumu siyaset yapmanıza müsaade edecek mi?..
Etmeyecek.
Çünkü siz Türk toplumunu sürekli gerdiniz ve sürekli hükümete arka çıkarak vatandaşları karşınıza aldınız. İşte bu yüzden de bu halk, size oy vermeyerek siyasete atılmanıza müsaade etmeyecek.
Ne halkın Anayasal hakkını kullandırdınız...
Ne de bir dakikanızı ayırarak onları dinlediniz.
Sürekli, sabit fikirle hareket ederek ve önceden de kararınızı vererek, bütün toplantıların ardından vatandaşın üstüne bastınız gazı ve biberi.
Tomalarınızdaki kimyasalların yakıcılığını halkın hissetmesi için üzerlerine sıkmaya çalıştınız.
Peki ne oldu?..
Neyi kazandınız?..
Sadece gelip geçici olan siyasi hayatınıza “Halkının yanında olmayan vali” olarak yazılacaksınız (hatta yazıldınız bile.)
Son olarak, Türk gençlerine karşı bu derece acımasız ve işkenceci olmanız ve polisinizle onları vurmanız asla size puan kazandırmaz. Ama en büyük puanı halkın yanında olan siyasiler kazanacak. Sizin baskıcı politikanız ve gençleri korumayan işkence kararlarınız, seçim sandıklarında sizi siyasetin en dibine gönderecek.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *