Dünyadaki tüm savaşların altında, insani talepleri kendince belirlemek, belirlerken de hangilerinden “daha çok rant elde ederiz” diyen kapitalistler ile “daha çok hakkımızı nasıl elde ederiz” diyen emekçilerin sınıfsal çatışmaları vardır…
Türkiye’de ise bu durumun kökünde yine aynı şeyler olsada farklı olarak bu sömürü mekanizmasını dahada çekilmez hale sokan son 11 yıllık AKP iktidarıyla birlikte çevre ve hükümet baskısını da ekleyebiliriz.
AKP ile Başbakanı dahi ayıracak bir konuma geldiğimiz Türkiye’deki son olaylar bunun en somut göstergesidir. Daha evvel AKP diye direk siyasetin yapıldığı parti konuşulurken bugün artık “Diktatör Tayyip” sloganlarını duymaya başlamamız bir tesadüften çok Başbakan Erdoğan’ın kişisel tavırlarıdır!
Başbakan Erdoğan Gezi parkı ile sembolleşerek ülkeye yayılan bu sivil itaatsizliği sakinleştirmek yerine dahada provoke eden o saldırgan kışkırtıcı, vatandaşı arasında ikilik çıkartan, hayatı dahada çekilmez hale getiren, kendisine ait bir %50 den bahseden, iktidar olduğu halde dünyada görülmemiş bir duruma yani miting yapmaya hazırlanan bir tutum ile olayları körükleyen bir durumdadır.
Bir başbakan yani iktidarın ve hükümetin başı ne için miting yapar anlaşılmaz bir durum olsa olsa “Benim babam senin babanı döver mitingi.”
Onlar bu ülkenin başbakanına küfredecek kadar "alçaktırlar!"
Tabii ona göre "alçak" küfür olmuyor...
Başbakan; Taksim'e cami de yapacağız. Bunun iznini CHP Genel Başkanı'nda ya da bu birkaç çapulcudan alacak değilim. Bunun iznini halk sandıkta bize verdi zaten…
O zaman ülkeyi satmaya bile izniniz var demektir!
Gezi Parkı direnişi gölgelenmeye çalışılıyor!
Lastik yakmak, Molotof atmak toplumsal veya radikal olaylarda her zaman gördüğümüz durumlardır, ancak sabah sabah, ellerinde “profesyonel fişek atan aletler ve gaz maskesi!” Hadi canım sende, güldürmeyin adamı. Bir gazeteci olarak günlerdir gözlemlediğim yerde(Gezi parkı) görmediğimiz, hissetmediğimiz, duymadığımız bu aletler nerden bulundu? Ben buradan iddia ediyorum, o kişiler direnişçi değil ve bunu birileri gezi direnişini provoke etmek için çok derinden yapıyor!
Başbakan “Gezi parkı yıkılacak, topçu kışlası yapılacak, AKM yıkılacak opera binası yapılacak” demekte ısrarını sürdürdükçe bu işin sanırım ki uzlaşması olmayacak. Halkıyla uzlaşamayan Başbakan siyaset tarihinin tozlu raflarının olduğu kütüphanenin kapısını aralamıştır...
Yandaş medya hep bir ağızdan koro misali “polise taş atılıyor “diyor.
TOMA lar, çocukların su tabancasıyla oyun oynamasına özenmişler. Tüm TV ler kurulmuşçasına ve birden canlı yayına geçince TOMA larda oyuncak çocuk arabası gibi Taksim meydanındaki rolünü yaptı. Belkide su sıkıp duvara yapıştıracağı kişiler bu kez kendi adamlarıydı. Sahi ne dersiniz sakın böyle olmasın?
AKP ile kutsal ittifak kuran BDP’nin Gezi parkında olmasını anlayan varsa bir adım öne çıksın!
Gezi parkı bu ülkede yaşan her kesin, her düşüncenin, fikrin faşistler hariç bir birine toleranslı olma olgunluğuna vardığını kanıtlamıştır. TGB, İP ve BDP’yi saymazsak öyle abartılı flama bayrak ile kendini göstermeye çalışan grup veya partiler pek yoktu.
Bu flama durumu çok ilginçtir ki flama açanları diğerlerinden ayırıp yalnızlaştırıyordu.
İlk başlarda CHP’li gençleri küçük burjuva olarak görüp önemsemeyen diğer gençlik sonuçta günlerce orada kalan vakur ve ilkeli tavrıyla direniş alanını tek etmeyen bu geçlere saygı duyarak komşuluk ilişkilerini geliştirdi.
Abdullah Cömert çadırı CHP gençliğince kurulan bir çadır olmasına rağmen bir tek CHP flaması olmadığı gibi İl başkanı Oğuz Kaan salıcının ziyaret etmediği bir çadır oldu.
Dün, her zaman olduğu gibi Abdullah Cömert çadırını ziyaret ettim, çadırda CHP Çatalca İlçe başkanı Naci Özcan, Esenyurt ilçe başkanı Kemal Deniz Bozkurt ve birkaç yönetici ile sohbet ederken Gezi Parkına onlarca gaz bombası atıldı. Bir tanesi tam çadırın çıkışına düşmüştü. Hepimiz öleceğimizi hissetmeye başlamıştık. Ağızlarımıza bağladığımız hastane ziyaretçi bez maskeleriyle korunmaya çalıştık.
Ne acı ki, Abdullah Cömert çadırının arkasındaki çim alanda bir çift pusetine koydukları bebekleriyle gezi parkındaydılar. İşte o anda parkın içine gaz bombaları yağmaya başladı. Biz yetişkinler nefes almakta zorlanırken acaba o bebek ne haldeydi!
Gündüz Susanlar gece ölüm kusuyordu. Kimlerin “Gündüz külahlı gece silahlı” olduğu anlaşılmıştı.
Birkaç gün sonra göreceğiz ki, Hükümet yetkilileri kendi yarattıkları sahte temsilcilerle anlaşarak “biz gezi parkı sakinleriyle anlaştık ve bu iş bitti” diyebilir…
Şunu da kimse unutmasın ki; Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!