HALK TV’nin habercisi, yorumcusu, muhabiri (kısaca her şeyi), televizyonculukta yeri geldiğinde her türlü görevi üstlenen Ece Zereycan’ın Esad ile olan röportajını hep beraber izledik.
Nedense Yılmaz Özdil arkadaşımız, aniden Ece’nin yaptığı muhabirlik başarısını adeta (vatan hainliği) durumuna getirerek gölge düşürmeye çalıştı. Ama bize sorarsanız ne bir gölge düşmüştür... Ne de gazetecilik başarısına bir leke getirebilmiştir. Aksine tam bir gazeticilik başarısını yerine getirmiştir Ece.
Yılmaz Özdil olay olan çıkışında savunduğu noktayı kendi ağzından açıklayalım: “...En başta Ortadoğu hacivatları, hiçbir yabancı ülke liderinin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na hakaret etme hakkı yoktur” dedim. “Televizyonlar üzerinden yürütülen bu tür psikolojik harekâtları dinleyeceğimize, pırıl pırıl Türkiye Cumhuriyeti, yüzü Batı’ya dönük Atatürk Cumhuriyeti, nasıl oldu da, bu adamlarla kol kola girdi, nasıl oldu da kendimizi bir anda Ortadoğu bataklığında bulduk, buna kafa yormalı”...
Bu ifadede doğru olan pay da var... Doğru olmayan pay da... Ama konuya neresinden bakarsanız bakın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Kadeşim Esad” diyerek CHP’yi aşağıladığını... “Hey CHP... Bir zamanlar hep düşman olarak gördüğünüz, sürekli Arap Arap diye aşağıladığınız Suriye ile şimdi kardeşlik bağları kurduk. Yıllarca hep kötü şeyler yaptınız. Ama bakın biz şimdi doğru şeyler yapıyoruz” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve (üstü örtülü kurucumuz Atatürk’ü) sürekli irdeledi durdu. Acımasız eleştirilerde de bulundu.
Peki sonra ne oldu?..
NATO’ya... BM’ye ve Amerika’ya “Savaşalım” diyerek ülkeyi savaşa götürmeye çalıştı...
Yılmaz Özdil acaba bunları hiç düşünmüyor mu?..
“Kardeşim” diyerek kol kola gezdiği Esad’ın, Erdoğan’ı eleştirmesi için ilişkilerinin iyi olması mı gerekirdi?..
Ayrıca...
Bir de şöyle düşünmeli Yılmaz Özdil:
– “Esad’ın topraklarında iç savaş yaşanıyor. Hem bu iç savaş olarak da yorumlanmamalı. Suriye’nin parçalanması için Amerika ve Avrupalı güçler avuçlarını ovuşturuyor... Erdoğan’ın da onlara yardım etmek için Obama’ya ‘Sen güneyden Suriye’ye gir... Ben de kuzeyden girerim’ dediğinde acaba Esad, ‘Erdoğan benim kardeşim. Ona bir söz söyleyemem’ mi demelidir?..”
Aynı şey şu anda Türkiye’nin de sorunu değil mi?..
Aynı sorunu Türkiye’nin Güneydoğu illeri yaşamıyor mu?..
Aynı sorunun daha da kötüsünü, “Sınır komşularımız şimdilik El Nusra, El Kaide ve PKK olurken... Yarın öbür gün Kürdistan’ın kurulmasıyla... İsrail’in de Suriye parçlandıktan sonra Kürdistan’a ve Türkiye’ye komşu olmasıyla daha mı huzurlu olacağız?” diye düşünmemiz gerekmez mi?..
Yılmaz Özdil, “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı” derken, onu eleştirmeye bundan böyle hakkı olmadığını açıkça söylememiz gerekiyor...
Neden mi?..
AKP yandaşı Akif Beki’nin Milliyet Grubu’ndan ayrılarak Hürriyet’e (kendi çalıştığı gezeteye) girmesini neden eleştirmiyor?..
Patronu Aydın Doğan’a, “Patron, Akif Beki’yi aldınız. Bu yanlış değil mi?.. Gazetecilik kuralı içinde herkes kendi yazısını yazabilir büyüklüğüyle mesleğimizin ilkesine hep saygı duyduk ama... Yaşadığımız şu dönemde halkımızın temel ilkeleriyle hükümetin böylesine oynadığı ve onu destekleyen bu gazetecinin gazeteye girmesini halkımıza nasıl açıklayacaksınız?” diyerek neden bir çıkış yapmadı?..
Biz söyleyelim:
– “Efendim, gazetecilik işte böyledir. Ayrı görüşten, farklı düşünceden oluşan bir gazetede yazmak gazeteciliğin kuralıdır. Bu kural da şu anda Hürriyet’te yaşanmaktadır...”
İşte, aynen bu söylenecek.
Ama konu Erdoğan’ın eleştirilmesine gelince, hemen gardını alıp Halk TV’yi eleştireceksin?..
Öyle mi?..
Hadi oradan...
M. ALİ BİRAND, HASAN CEMAL DE APO’YLA GÖRÜŞTÜĞÜNDE NEDEN ELEŞTİRMEDİN?..
Yılmaz Özdil konuları çarpıtmakta ustadır. Ama bu konuyu ne yaparsa yapsın, ne ederse etsin, asla çarpıtamaz.
Çarpıtamayacak da...
Neden mi?..
Eğer Esad, AKP’ye ve liderine eleştiri yaptığında milliyetçilik duygularını kabartarak “Benim Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıma kimse laf söyleyemez” diye ortaya çıktığında... Özdil’in, aynı şekilde Birand’ın ve Cemal’in de Apo röportajlarına karşı çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni savunması gerekmez miydi?..
Ama nedense Birand’ın ve Cemal’in Apo röportajlarına gazetecilik başarısı denilerek büyük puntolarla manşetlere oturtuluyordu. Hatta bugün PKK terör örgütü çekilirken onlarla beraber yanyana yürüyen Hasan Cemal’in pozisyonuna da gazetecilik başarısı deniyor ve seslenilmiyor...
Öyle değil mi?..
Ayrıca...
BDP’nin Erdoğan’a attığı fırçalar...
Sakık’ın Erdoğan’a, “Bir PKK’lı militan için bin tane Mehmetçik feda olsun” dediğinde neden forumlar düzenleyerek ortaya çıkmadın?..
Acaba burada Erdoğan’ı korumak mı gerekirdi?..
Yoksa, “Türkiye Cumhuriyeti’ni bu hale getirdin. Adamlar da bundan güç aldı” diyerek ortaya mı çıkman gerekirdi?..
Evet, kabul ediyoruz. Bugüne kadar AKP hükümeti üzerine çok yüklendin ve çok yazı yazdın. Halâ da yazmaktasın. Ama ne olursa olsun, nasıl gelişirse gelişsin, bugünden itibaren Halk TV ve onunla ayırt edemediğimiz Ulusal Kanal ne kadar halkın sesi olursa olsun... Ne kadar AKP hükümetinin yanlışlarını gözler önüne sererse sersin... Ne kadar yandaş medyanın yanlışlarını söylerse söylesinler... Artık bugünden itibaren bu iki güzide kanalı senin Esad’a çıkış tarzından güç alarak eleştirecek ve yaralayacaklar.
Acaba bunu hiç düşündün mü?..
Biz biliyoruz neden o çıkışı yaptığını... Tarafsız ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ve onun başbakanını kimse eleştiremez tarzından ortaya çıkışının anlamını gayet iyi anlamaktayız. Evet ama, senin Halk TV’de yaptığın bu çıkışın arkasından AKP hükümetinin yaptığı bütün yanlışların adeta doğru olduğu yanlışını nasıl düzelteceksin?..
MHP’NİN DE SINIR ÖTESİ TEZKEREYE EVET DEYİŞİNİN SENDEN NE FARKI VAR?..
MHP ikide bir “AKP yalan söylüyor” diye açıklamalarda bulunuyordu. Daha düne kadar onun da nasıl bir görüşe hizmet ettiğini çok iyi gördük ve tanık olduk.
Nerede gördük?
Meclis’te...
Nerede tanık olduk?
Televizyonların başında...
Peki bu neyin nesiydi?..
Tabii ki AKP hükümetinin Suriye’ye inatla girmek için sınır ötesi tezkere onayını almak için verdiği çabaydı.
Ona yine kim yardım etti?
Eeeee tabii ki MHP.
Yani Bahçeli.
Oktay Vural, “Hükümet şöyle... Erdoğan böyle... Dışişleri Bakanı şöyle... ABD böyle...” diye diye Meclis’e kadar gelindi. Ama iş oylamaya gelince, yine AKP’nin yardımcılığı görevini MHP olarak yerine getirdi. Sınır ötesi tezkere oylamasında AKP’ye “Evet” diyerek yetki verdi ve Türk halkını yine ofsayta düşürdü.
Sorarız şimdi:
– “Ey MHP, bu yaptığın nedir?..”
– “Sen kimi kandırıyorsun?..”
– “Snır ötesi tezkereye ‘Evet’ diyerek neyi kanıtlamış oldun?..”
Bu soruların arkasından, “MHP olarak siyaseten AKP’ye yakın koruma görevi yapsanız yerinde olur” demekten başka ne söylenebilir ki?..
Yılmaz Özdil’in yaptığı haksız çıkışla MHP’nin teskereye ‘Evet’ demesi yandaş medyanın manşetlerini süslediği kadar... CHP’ye ve Atatürk ilkelerine gönül vermiş Türk halkına... Hatta ve hatta Türk gençliğine ağır bir darbe vurduğunun farkındalar mı acaba?..
Özdil'in, Esad'ı eleştireyim derken, Halk TV'yi ve onun gibi diğer kanalları zor duruma düşürdüğünün farkında olması gerekirdi. Gazetcilikte siyaset doğru kanalları desteklemektir. Doğru olmayan ise, Halk TV'yi ve Esad röportajını eleştirerek yandaşlara hizmet etmek anlamını taşır.