Haberdar Gazetesi Yerel Gündem Denizler Esenyurt'ta anılıyor...

Denizler Esenyurt'ta anılıyor...

68 Kuşağının öğrenci liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inan, ölümlerinin 40ıncı yılında Esenyurtta düzenlenecek bir törenle anılacak.

 



68 Kuşağının üç yiğit ve ölümsüz yüreği Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edilişlerinin 40’ıncı yılında Esenyurt’ta düzenlenecek bir törenle anılacak. 6 Mayıs Pazar günü “Esenyurtlular 3 FİDAN'a sahip çıkıyor” başlığıyla organize edilecek olan anma töreni saat 15.00’te Esenyurt Belediyesi’nin hemen karşısındaki 3 Fidanlık’ta gerçekleştirilecek.
 
 
DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ARSLAN VE HÜSEYİN İNAN'IN SON MEKTUPLARI
 
İdamından hemen önce son arzusu sorulan Deniz Gezmiş, “Ben son sözümü sehpada söyliyeceğim. Yalnız, müsaade ederseniz, Yusuf’la Hüseyin’i son defa görmek isterim” dedi. Bunun üzerine üç dört dakika sonra, üç arkadaş karşı karşıya idiler. Başgardiyan odasındaki bu karşılaşmadan yararlanan üç mahkûm, tek kelime konuşmadan ve fakat zaman kaybetmeden birbirlerine sırayla sarılıp öpüştüler. Yüzlerinde birbirlerini son kez görmenin sessizliği vardı.
 
Yusuf’la Hüseyin’in tekrar odalarına alınmalarından sonra, birden hatırlamış gibi Savcıya dönen Deniz, babasına bir mektup yazmak istediğini söyledi.
 
Bu isteği de makûl karşılıyan Savcının emri ile odaya bir daktilo makinası getirildi ve onun babasına hitaben söyledikleri aynen yazıldı, aynen not edildi.
 
Bir zabıt kâtibinin daktiloyla tesbit ettiği, Deniz Gezmiş’in babasına son mektubu şöyleydi
 
“Baba,
 
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin, dersem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum.
 
İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan, çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum… Ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de, tereddüde düşmiyeceğimden şüphen olmasın.
 
Oğlun, ölüm karşısında âciz ve çâresiz kalmış değildir. O, bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlıyacağını tahmin ediyorum… Sadece senin değil, Türkiye’de yaşıyan Kürt ve Türk halklarının da anlıyacağına inanıyorum.
 
Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca, Savcı’ya da bildireceğim. Ankara’da 1969′da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için, cenazemi İstanbul’a götürmeğe kalkma. Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı, küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun, bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da, bir yerde insanlığa hizmettir.
 
Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir. Seni, Annemi ve Ağabeyimi ve Kardeşimi, devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
 
Oğlun
 
Deniz Gezmiş.”
 
Merkez Cezaevi —Ankara.
 
5 Mayıs 1972
 
Bunun üzerine, Deniz Gezmiş’in arkadan bağlı elleri çözüldü ve babası için yazdırdığı mektubu imzaladıktan sonra, tekrar bağlandı. Avukatların yanında zarfa konan mektup, Deniz’in Babasına teslim edilmek üzere, Sami Uğur tarafından alındı.
 
İdamından üçgün önce babasına yazdığı mektubu parkasının iç cebinde taşıdığını savcıya söyleyen Yusuf Arslan ise, şunları yazmıştı
 
“Sevgili Babacığım,
 
351972 ANKARA
 
Bu mektubu aldığın zaman, ben ebediyyen bu dünyadan göç etmiş olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir buçuk seneden beri, benim yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malûm.. Bu son olayı da, metanetle karşılamanızı, sadece diliyebiliyorum.
 
Babacığım, bu olayda da, Annemin ve Yücel’in, senin tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçları çok. Bunun için, ne kadar metin olursan, hem senin sağlığın için, hem de onlar için o kadar iyi olur. Elbette ki, yıllarca emek verip yetiştirdiğin bir oğulun, bir günde öldürülmesi, kolay göğüslenecek bir olay değildir. Fakat, siz, benim ne için, kimlere karşı mücadele verdiğimi biliyorsunuz. Ben, bu açıdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. Sizlerin de, bu bakımdan rahat ve huzur içinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.
 
Babacığım, Annemin ve Yücel’in senin desteğine muhtaç olduğunu, yukarıda söylemiştim. Onları rahat ettirmek için, bütün gücünü kullanacağından zaten eminim. Babacığım, burada şunu ilâve edeyim ki, Yücel’in hastalığından kendimi sorumlu hissediyorum. Yücel için herşeyinizi ortaya koyacağınız konusunda da, kuşkum yok.
 
Ablamlar için söyliyeceğim Fazla üzülmesinler. Olayın sarsıntıları geçtikten sonra, normal hayatlarını devam ettirsinler.
 
Mehtap’a ne diyeyim Benim için her zaman, bol bol öpün.
 
Babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları ara sıra yoklarsan, hallerini hatırlarını sorarsan, çok memnun olurum. Her birisi oğlun sayılır. Dışarıda, bizler için uğraşan dostlarımı ve dostlarını hiçbir zaman unutmıyacağını biliyorum.
 
Mektubum burada biterken, Sizi, Annemi, Yücel’i, Ablamı, Aziz Ağabeyi, Mehtap’ı hasretle kucaklarım, Babacığım..
 
Sağlıkla kalın…
 
Hoşça kalın…
 
Yusuf Arslan
 
Not Akrabalara da bir mektup yazdım. Fakat belki, vermiyebilirler…”
 
Yusuf Arslan’ın bu mektubu babasına verilmiş, ancak, “Akrabalara…” hitaben yazdığı mektup, sadece Babasına okutturulmuştur.
 
Diğer mahkûm Hüseyin İnan da, Cezaevinde yazdırdığı son mektubunda şunları söylüyordu
 
“Babama, Anneme, Kardeşlerime ve Yakın Akrabalarıma,
 
Söyliyecek fazla söz bulamıyorum. Bir insanın, sonunda karşılaşacağı tabii sonuç, bildiğiniz sebeplerden dolayı, erken karşıma çıktı…
 
Üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum. İleride, durumumu daha iyi anlıyacağınız inancındayım.
 
Metin olunuz. Üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız.
 
Bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selâmlar, sevgiler.
 
Yapılacak çok şey var. Fakat, hem mümkün değil, hem de sırası değil.
 
Candan selâmlar…
 
Hüseyin İnan”
 
Savcı tarafından alınan Hüseyin İnan’ın bu mektubu da, Deniz Gezmiş ve Yusuf Arslan’ın mektupları gibi Babalarına teslim edilmiştir. Ayrıca, her üçünün elbiseleri, kol saatleri ve ceplerinde çıkan paraları da, infazdan sonra babalarına verilmiştir. Deniz Gezmiş’in üzerinde 17 lira 50 kuruş, Yusuf Arslan’da 10 lira, Hüseyin İnan’da ise, 21 lira bulunmuştu…
 
Kaynak cafrende.org

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *