YİTİP GİDİYORSUN!
Çelişki ve ihanetle yoğrulmuş ruhun ve onun en büyük yükü bedenin; kaldıramadı bu ilişkiyi. Sonunda açık verdin, gösterdin gerçek yüzünü cümle dostlara... Çünkü, ihanet gündelik yaşam biçimindi senin...
***
Sevmelerin, gülmelerin, “aşktan ve sevdadan” bahsetmelerin koca birer yalandı... Karşındakini hiçbir zaman insan yerine koymadın sen... Karşındakine değil, kendine olan saygını yitirmiştin aslında, farkında değildin... Çünkü, ihanet gündelik yaşam biçimindi senin...
***
Seni seven, hayatını düzeltmen, kendine karşı yitirdiğin her şeyi tekrar kazanman konusunda telkinde bulunan, eleştiren insanları bir çırpıda karşına aldın... “Özür dileme” büyüklüğünü
gösteremeyecek kadar zavallı bir insandın aynı zamanda...
***
Kendine ve karşındakilere saygını yitirmen bir anda tarifi imkansız bir yalnızlığa itti seni. Etrafın seyreldikçe, haksız olduğunun farkına vardın... Daima seninle beraber olan, birçok şeyi paylaştığın insanların “O’nun” yanında tavır koyması seni derin bir iç hesaplaşmasının ortasına sürükledi... İtiraf et, korktun! Bu insanların tek tek seni terk etmesinden korktun... Çünkü, ihanet gündelik yaşam biçimindi senin...
***
Kendini haklı göstermek, ihanetini meşru zemine çekek için yeni yeni insanları alet ediyorsun çirkin oyunlarına... Çevrendekilerden sorgusuz – sualsiz, “Evet sen haklısın”, “Evet sen bir tanesin” demesini bekliyorsun. Ama, ihanetin bariz, pratiğin ortada. Sıyrılamıyorsun suçluluk duygusundan... Suçüstü yakalanmanın telaşı, gözlerine bakıldığında daha da belirgin bir hal alıyor...
***
İnsanların kırılması, mutsuz olması hiçbir şey ifade etmiyor senin için... Sen sadece tükeniyorsun... Bir kerede, çılgınca tükeniyorsun... Sevginin, aşkın da “emek” istediğini, emekle şekilleneceğini
göremiyorsun... Her tükettiğin sevgide, sen de azar azar yitip gidiyorsun... Yitip gidiyorsun... Yitip gidiyorsun... Biliyorum; Çünkü, ihanet gündelik yaşam biçimin senin...