Mehmet Mert

Mehmet Mert

Zimen defteri ve reklamcı hayırseverler!

Zimen defteri ve reklamcı hayırseverler!

Bir Ramazan ayı daha geldi çattı.

Cümleten şimdiden herkese hayırlı ve sıhhatli Ramazanlar…

Galiba bu Ramazan ayı geçtiğimiz Ramazanlardan biraz daha cıv cıvsız geçecek.

Zira önümüzde seçim meçim yok ya.

Kimselerin hesabı kitabı da pek yoktur.

Kimseler dediysem siz anlamışsınızdır.

İstismarcılar falan hani!

Bakın bakalım şöyle bir çevrenize hiç Ramazan çadırı görecek misiniz?

Ben pek rastlamadım, zaten çadır madır kurulacağı da yok.

Yine körlerle sağırlar bir birini ağırlar iftar yemeklerimiz boy gösterir.

Bir Ramazanı daha uğurlarız inşallah…

 

* * *

 Bugün sizlere Zimen Defteri’nden bahsedeceğim.

 Bilenler bilir.

 Bilmeyenler okur öğrenir neymiş Zimen Defteri diye.

 Bakın bakalım okuduktan sonra eminim sizde diyeceksinizdir.

Bu hikaye; günümüzdeki sahtecilerin, din istismarcılarının, göstere göstere güya iyilik yapıp cennet ve cehennem simsarlarının, reklam için hayır yapanların kulağına küpe olsun diye.

 İşte Zimen Defteri’nin hikayesi.

 Büyük dedelerimizin hatırlayabileceği bir gelenek vardı Ramazan ayında.

 

Hali vakti yerinde olanlar kılık-kıyafet değiştirerek.

 

Hiç tanımadıkları mıntıkalara gidip, bakkalın manavın tenha zamanlarını seçerek sorarlarmış:

 - Zimen Defteriniz var mı? Diye,

 Zimen defteri, o esnaftan borcunu yani veresiye mal alan mahalle sakinlerine ait hesap defteri,

 Borçlu ile borcunun miktarı yazılı olan defter.

 Esnaf bu defteri çıkarınca, gelen söyle dermiş;

 - Lütfen bastan, sondan ve ortadan su kadar sayfanın yekûnunu yapınız.

 Esnaf bu kadar sayfanın yekûnunu yapar, söyler, gelen de kesesini çıkarır, onu öder:

 - Silin borçlarını, Allah kabul etsin der, çeker gidermiş.

 Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezmiş..

 iste, hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin sırf Allah rızasını kazanmak ve din kardeşinin sıkıntısını gidermek amacıyla karşılıksız, riyasız, gösterişsiz, verdiğini unutarak, bu şuurla verebilmenin de bir mazhariyet, Allah’ın bir lütfü olduğunu bilirler ve buna şükrederlermiş....

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Mert Arşivi