Anneannesinin eskileriyle dükkan açtı

Anneannesinin eskileriyle dükkan açtı
Boyu belki biraz daha kısa olsaydı balerin olacak ve bambaşka bir hayat sürecekti. Ahu Yağtu konservatuarı kazanamadı ama eğlence sektörü çok azimli ve çalışkan bir oyuncu kazandı...

Henüz 14 yaşındayken Gaye Sökmen Ajans'ta modellik yapmaya başlamış Ahu Yağtu. Televizyonculukta ilk deneyimi 'Biri Bizi Gözetliyor' programının sunuculuğu. Kısa sürede büyük bir istikrar gösteren ve hiç durmadan çalışarak kendini oyuncu olarak da kanıtlayan Ahu Yağtu, mart ayında gösterime girecek olan 'Bir Avuç Deniz' ile sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Bir süredir 'Aşk ve Ceza' adlı dizide Pelin karakterini canlandıran Yağtu ile Galata'da açtığı 'Second Chance' isimli ikinci el kıyafetler sattığı mağazasında buluştuk...
- 'Aşk ve Ceza'da oynuyorsun, bir de sinema filmi çektin yaz aylarında, nasıl gidiyor oyunculuk işleri?
Film çekimleri birkaç ay önce bitti. İlk filmim. Apar topar karar verdim oynamaya. O sırada diziye de başlıyordum, filmin seçmelerine gittim ve oldu. Ben de heyecanla bekliyorum vizyona girmesini. Diziyle alakalı da karakter çalışması yaptım önceden, alışmak kolay oldu. Diziye başlamadan önce New York'ta oyunculukla ilgili iki ayrı workshop'a katılmıştım. Çok faydası oldu. Oynadığım rollerin bana ne katacağını düşünürüm önce ve senaryo iyiyse içinde olmak istiyorum.

ZARAFET KURSUNDAN PODYUMA UZANDI
- 'Aşk ve Ceza'ya sonradan dahil oldun, zorluk yaşadın mı? 
Hiçbir zorluk yaşamadım. Ekiple setin ilk günüden itibaren çok iyi anlaştık ve öyle devam ediyor. Canlandırdığım karakteri seviyorum. Pelin açık, net, kendine güvenen çok rahat, hesapsızca hareket eden enerjisi yüksek bir karakter.
- Yıllar öncesine dönersek... Model olmaya nasıl karar vermiştin anlatsana?
Biraz tesadüf oldu açıkçası. Balerin olmak istedim ama sınavı kazanamadım boyumdan ötürü. Estetikle alakalı ne yapsam diyordum, annemin ısrarıyla zarafet kursuna gittim. Sonra Gaye Sökmen ile tanıştım. 14 yaşında başladım modelliğe, çok küçüktüm orta 3'teydim. Sonra okul bitince İstanbul'a taşındım. Oyunculuk okumaya karar verdim ve 2 yıl kadar Akademi İstanbul'a devam ettim. Şahika Tekand'a da gittim.
- Modellik ve oyunculuğa karar vermişken, dükkan açmak aklına nereden geldi?
Sanırım babaannemden çok etkilendim, o büyüttü beni. Onun eşyalarına hayrandım, hatta üzerimdeki babaannemin gömleğidir; kıyafetlerini biriktirmeye başladım. Sonra halamın kıyafetlerine kafayı taktım, baktım elimde dünya kadar parça var. Değerlendirmek istedim ve dükkan açmaya karar verdim.
- Burası sana bir kaçış mı oluyor?
Her zaman çalışmam oyuncu olarak, model olarak da seçtiğin işler oluyor. Bir taraftan ticari bir boyutu var bir taraftan da kıyafetlerin bir kısmı ihtiyacı olanlara dağıtılıyor.
- İhtiyacı olanlara dağıtmak kısmını bilmiyordum, nasıl oluyor?
Kıyafetlerinin bir kısmını satmak için geliyor ve kısmını da bağışlıyor insanlar, ben de o kıyafetleri gereken yerlere ulaştırıyorum. Kıyafetleri getirenlerle sohbet edince, kimin ne zaman, nerede giydiğini öğreniyorsun. İlginç bir deneyim aslında, kıyafetlerin hikayesi oluyor.

TURİSTLER DE MÜŞTERİ ÜNLÜ İSİMLER DE...  
- Satmaya kıyamadıkların da oluyor mu?
Eskiden daha çok ayırırdım kendime, şimdi satmak istiyorum.
- Dükkana gelip seni görünce şaşıranlar oluyor mu?
Yok, alıştılar artık. Üstelik gelip danışmaya da başladılar, ne giysem, nasıl ayakkabı alsam gibi.
- Kim senin müşterilerin?
İsim vermek istemiyorum ama birçok sanatçı, müzisyen arkadaşım var. Galata'ya geldiğimden beri müşteri profilinde değişiklik oldu biraz, turistler de gelmeye başladı. Sosyete ve sanat camiasından da müşterilerim var.
- İkinci el merakı nasıl bir şeydir, buna tutkun olanlar var!
Başka türlü bir merak bu, hobi gibi. Hayatta ikinci el giymem diyen insanlar bile artık bize gelmeye başladılar. Geldiklerinde tertemiz, lekesiz, deliksiz, iyi kalitede kıyafetler olduğunu görüyorlar.
- Kıyafetlerde etiketler var, gerçekten de tertemizler, ben önyargılıyımdır biraz ikinci ele...
Senin gibi düşünen ama sonradan müşterim olan bir sürü arkadaşım var. Temizletip, tamirat gerekiyorsa yaptırıyorum. Her şey de cillop gibi çıkmıyor ama. Bizde kıyafetlere çok özen göstermiyorlar. Amerika'da nasıl özenle bakıyorlar kıyafetlerine anlatamam. Orada ikinci el mağazalar çok farklıdır.
- Marka giydiği zaman burnuna sokan insanlar var...
Marka bağımlıları da var evet, hiç anlamıyorum. Egoyla alakalı marka bağımlısı olmak sanırım. Sınıf göstergesi de olmaya başladı, bilmem ne marka çantan varsa tamam! Kendi seçimleri bilemem, yakışsa da yakışmasa da giyiyorlar.

Modayı körü körüne takip edenleri beğenmem
- Amerika'da bir konferansta dünyadaki trendleri 12-19 yaşları arasındaki genç kızların belirlediğini söylemişlerdi, katılır mısın?
Bu bana pek doğru gelmedi. O kadar da değil. Bir ara korkunç bir blogger furyası vardı, herkes sanki modacıymış gibi ortaya çıktı. Elbette o yaştakilerin belli bir vizyonları var, bakış açıları farklı ama trendleri onlar belirlemiyorlar bence.
- Kim belirliyor acaba trendleri, biz kendimiz mi yaratıyoruz taklit mi ediyoruz?
Bence her şehrin, her ülkenin kendine göre modası var ama biz daha çok Amerika'yı izliyoruz diyebilirim.
- Modeller aynı zamanda trendsetter'lar mı?
Bazı modeller kendi tarzlarıyla varlar zaten ve bir şekilde de göz önünde oldukları için takip ediliyorlar. Ama hepsi için trend belirliyorlar diyemeyiz. Bizim burada Galata'da, Taksim'de, sokakta herhangi bir yerde görebileceğimiz ve acayip iyi tarzı olan insanlar da var.
- O halde onlar her kimse, modacıları etkiliyor olabilirler mi?
Kesinlikle, zaten modacılar hep gezerler. Gittikleri yere göre bir kabileden de etkilenebilirler, bir sokaktan da, herhangi bir kadından da. Bizim modacılar da yabancı modacıların etkilendiklerinden etkileniyor galiba.
- İyi kıyafet taşımak için, podyumda iyi görünmek için gerçekten sıfır beden olmak gerekiyor mu?
O kadar olmasa da ince olmak gerekiyor tabii. Çok zayıf olmak değil ama belli bir yapıda olmak, sağlıklı ve zayıf görünmek lazım.
- Moda körü körüne takip edilesi bir şey midir?
Tabii ki değil, herkes kendi modasını yaratmalı bence. Tarzınızla trendleri birleştirmelisiniz. Körü körüne takip edeni görünce 'aman bu ne saçmalık' diyoruz, oysa işin içine kişinin zevki ve tarzı girince hayranlıkla bakıyoruz. Tarz oluşturmak için de hem biraz zevk hem de dergi-internet karıştırmak lazım.

Giyinmek ruh haliyle alakalı
-Sen evden çıkarken ne giyeceğine hemen karar verir misin?
O durum ruh halimle çok alakalıdır. Akşam 'Sabah şunu, şunu giyerim' diyorum ama sabah kalktığımda öyle hissetmiyorum. Yarım saati bulur hazırlanmam.
- Bu kıyafetin çok ilginç örneğin, çok beğendim ama bu çorapları bu pantolonla giymek aklıma gelmezdi.
Benim de gelmezdi ama uydurmuşum işte. Modanın içinde  çok yer alınca  biraz da bıkkınlık yaşıyorsun. Moda olan değil de  moda olmayan ne varsa giymek istiyorsun.
Stilimin dışına çıkmak istemiyorum. Kim beğenmiş pek düşünmüyorum açıkçası. Leopar moda diyelim baştan ayağa giyinmiyorsun da bir küçük aksesuar buluyorsun.
- Giydiğin en çılgın şey neydi?
80'ler partisi vardı bir keresinde, mayo giymiştim kocaman bir şapka takmıştım. Pek sınırlarım yoktur. Konsept bir davet varsa da istediğimi giyerim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.