‘Sorumluluğum büyük’

‘Sorumluluğum büyük’
CHP İstanbul İl Başkanı Nebil İlseven, göreve birinin desteği ile gelmediğini söyledi

CHPde son günlerin en popüler ismi oldu Nebil İlseven. İl başkanlığı için kulislerde toto oynanırken kimse onun ismini zikretmek şöyle dursun aklına bile getirmemişti. Ancak son bir haftada birden bire onun adı öne fırladı ve birkaç gün sonra atandı. Bu kez de kim tarafından Kılıçdaroğluna önerildiği tartışma konusu oldu. Bu da yetmedi eski defterler karıştırılarak TMSFde görev yaparken attığı imzalar gündeme geldi. Başbakanın da onu hedef alan açıklamalarıyla ismi siyasi gündemin göbeğine oturuverdi. İlsevenle Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Miyase İlknur merak edilen konuları konuştu.

- İl başkanlığına atandığınızda önce itirazlar yükseldi. Ama bir hafta içinde oldukça popüler oldunuz. Bu beklenmedik popülarite sizin için avantaj mı yoksa dezavantaj mı?

İlseven: Bunun kolay bir şey olmadığı ortada ama sonuçta görevlendirmenin zamanlamasından kaynaklı bir popülarite bu. Seçim dönemi yaklaşırken özellikle İstanbulun seçim sonuçlarına etkisi ve İstanbul halkının bu seçimlerde gelişmeye başlayan eğilimlerinin bunda etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü son birkaç gün de olsa örgütlerde gittiğimde görüyorum ki belli bir hareketlilik var. İnsanlar CHPden önemli sonuçlar bekliyor. Her şeyden önce parti Türkiyede iktidara talip olmuş ve o yönde organize oluyor. İstanbulu bu hedefi gerçekleştirme yönünde organize edip o sonuca katkı sunarsak Türkiyedeki sonucu da etkileyebileceğiz.

Bu kadar ilgi, benim şahsımdan ziyade partimizin kurumsal varlığı ve beklentilerle ilgili. Onun için üzerimde bireysel olarak çok büyük bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Ama aynı zamanda partimizin de böyle bir noktaya gelmiş olmasını, partimize olan güven ve beklentilere yorduğum için beni biraz ferahlatıyor. Ben aslında kendimi şanslı bir il başkanı olarak görüyorum. Çünkü herkes şu aşamada hem partililerimiz hem partimize gönül veren insanlar ama hem de geniş toplum kesimlerinin tam da bize destek vermeye ve bize doğru yönelmeye başladıkları bir dönemde göreve gelen bir il başkanı olarak bu önemli desteği kendime önemli bir imkân ve bir şans olarak görüyorum.

- Başbakanın sizi hedef almasıyla kendinizi seçmene tanıtma gibi bir reklam ihtiyacınız da kalmadı gibi.

Yok, ben olayı Sayın Başbakanın bir saldırısı olarak görmüyorum. O bir tespit yapıyor. Tespiti de kendi siyasal duruşu itibarıyla bir şekilde ifade ediyor. Bizim esas reklamımızın tabanda olacağını düşünüyorum. Biz eğer tabandaki geniş kesimlere dokunabilirsek, onları tekrar partimize ısındırabilir, partimizi de tekrar onların beklentileri, ihtiyaçları çerçevesinde düzenleyebilirsek ve onların yanında olduğumuza inandırabilirsek en büyük reklamı yapmış oluruz.

- İl başkanlığı görevi için teklif sizden mi gitti, yönetimden mi?

Biz parti içinde çeşitli pozisyonlarda görev yapan arkadaşlarımızla partiyi büyütme ve farklı yönetim modelleri üzerinde fikir alışverişinde bulunuyorduk. Sonuçta beklemediğimiz süreçler yaşadık. Partimiz bir devinim süreci içine girdi ve kimsenin önceden planlamadığı, idari ve siyasi olarak bir değişim süreci içine girdik. Düşüncelerimizi paylaştığımız bu arkadaşlar, Biz bunları konuşuyorduk, işte şimdi sırası geldi, görev kabul eder misindeyince benim bir düşüneyimdeme lüksüm yoktu. Hiç de planlanmadık bir hızla ve gerçeklikle bu görevlendirme karşımıza çıktı. Bu durumda artık bir radikal karar vermemiz gerekiyordu. Biz de o kararı verdik.

BU KADAR AKTİF BİR GÖREVİ NEDEN SEÇTİ?

İlseven: Ben ve benim gibi iş dünyasından birçok arkadaşım hiçbir zaman ülke sorunlarına duyarlılığımızı kaybetmiş kişiler değiliz. Benim partide gerek bireysel gerek örgütsel çalışmalara olan yakınlığım sürdü ama mutfağında aktif olarak görev talep etmedik.

Bunun da nedeni çok açık. Sonuçta 24-25 bin çalışanı olan bir grubun üst yöneticisi olarak bizim kendi bireysel çıkışlarımızı ve tavırlarımızı, o kadar insandan sorumlu olduğumuz bir pozisyonda geri tutabilmemiz gerekiyordu. Bu durum bizim en başta profesyonel olarak, o insanlara ve yaptığımız işlere karşı bir sorumluluğumuzdur. Ben bu anlamda aktif siyasete uzak durdum. Üstelik de böyle bir sorumluluk noktasında görev yaparken, bir bölümü de -bunun altını çizmek istiyorum- basınla ilgili bir kurumda olunca bu daha da bir hassasiyet kazanıyor.

Ben hiçbir zaman bizim basın iştiraklerimizle doğrudan ilgilenen veya yönetim sorumluluğu taşıyan bir pozisyonda olmadım. Sonuçta ben basının da olduğu grupta belli profesyonel sorumluluk göstermemiz normaldir.

NEBİL İLSEVEN’İ KİM GÖREVE TAŞIDI?

İlseven: Bir kere bu, Nebil İlseven’e haksızlık. Onu tartışacak durumda değilim. Ama hepsinden önemlisi CHP’ye haksızlık. Çünkü ben CHP’de bir kişinin veya bir grubun talimatı ve organizasyonuyla bir görevlendirme yapıldığını görmedim. Her türlü baskının yapıldığı ortamlarda bile Türkiye’de üzerinde en çok mühendislik yapılmaya çalışılan yapının CHP’nin olduğunu biliyorum.

Neden? Biz sonuçta cumhuriyetin kuruluşundan beri varolan bir siyasi örgütlenmeyiz hâlâ. İnsanlar bizden bir şeyler bekliyor. Dolayısıyla bir kişinin ya da bir zümrenin organizasyonu sonucu partinin önemli bir pozisyonuna yapay olarak getirilmesi söz konusu değil. Bu CHP’ye haksızlık. Saydığınız şıklar arasında en son şık olan “hiçbiri”ni biraz açmamız lazım.

Sonuçta benim genel başkanla tanışmadığım fikri tamamen yanlış. Biz onu hem bürokratlığı hem bürokratlığı ile siyasete geçiş yaptığı dönemde, siyasete atıldıktan sonra da parti yetkilimiz olarak tanışıklığımız yeni bir şey değil. Hatta bazı arkadaşlar, “Ya genel başkan seni tanıyormuş” diyerek şaşkınlıklarını belirttiler. Tanır tabii. Ama biz bunu magazin konusu yapmayız. Çünkü parti içinde herkesle belli bir ilişkimizi hem bir parti disiplini hem bir parti ahlakı hem de insani ilişkiler çerçevesinde götürürüz. Bundan dolayı diğer şıklar tamamen geçersiz.

‘Seçim hedefine odaklandık’

- Son on yıl içinde örgüt baştan aşağı değiştirildi ve eski örgütten eser kalmadı ama yine de örgütü tanıyıp seçime hazırlanma konusunda zamanınız dar. Bu handikapı nasıl aşacaksınız?

Bugünkü örgüt yapısının değiştiği yönündeki tespitiniz doğru. Örgüt yapısı belli toplumsal olumsuzluklardan etkilendi. Ama yine gidip baktığımda yeni parti kimliğinde olumsuzlukların dışında çok olumlu gelişmeler de var. Genç insanlar, iyi bir statüsü, işi gücü olduğu halde partiye katkı sunmaya çalışanlar, CHP örgütünde aşağıda yerini almışlar.

- İstanbul’da iktidar olamayan partinin Türkiye’de iktidar olamayacağı ortada. Bu sizi korkutmuyor mu?

Tam tersine bize daha büyük bir şevk veriyor. Aslında bizim şansımızı da katlıyor. Çünkü biz artık idari ve örgütsel olarak vaktimizi ve enerjimizi israf ettiğimiz konuları bu dönemde kenara koyabileceğiz. Ümit ediyorum ki örgüt içinde de birlik beraberlik sağlayarak hedefe kilitleneceğiz. Bu noktada gerekli koşulların olduğunu görüyorum. Bizim örgütümüzde çok alıştığımız bazı ayrışmalar ve farklılıkların bir kenara itilerek seçim hedefine odaklandığını görüyorum.

- Nasıl bir seçim kampanyası hedefliyorsunuz?

Seçim kampanyalarıyla ilgili iki konu var. Bir, genel merkezin gerek yöntem gerek içerik olarak Türkiye genelinde bir politika oluşturması lazım. O çalışma herhalde önümüzdeki haftalar içinde sonuçlanacak. Bir de bizim burada kendi içimizde arkadaşlarımız bizden materyal bekliyor. Elimizde çok ciddi bir materyal var. Genel başkanımızın kurultayda 42 maddelik bir ana çerçeve çizdi. Biz şimdi dayanışma ve destek grupları dediğimiz, seçim büroları dediğimiz oluşumlarla yavaş yavaş mahalle ve sokaklarda anlatmaya başlıyoruz. İstanbul 56 bin sokakta isim tespit etmiş ve yola çıkmış durumdayız. Onun denetimi ve izlenmesini başlatıyoruz.

- İktidarı destekleyen geniş bir medya grubu var. Doğan grubu da yanlış anlamaları önlemek için size mesafeli duracaktır. İşiniz zor olmayacak mı?

İşimiz kolay değil doğru. Ama ben parti de yönetici iken de hep söylemişimdir. Bu medya kalaycılığına saplanıp kalmayalım. Niye? Sonuçta medya neyse onu verir. Bir yere kadar çarpıtır veya görmezden gelir. Ama olanı çok fazla saklayamaz. Sen önce etkiyi yarat. Geçmişte sonuçlarına “aa” diye şaşırdığımız seçimlerde galip gelen partiler medya desteğiyle o sonuçları almadılar. DSP de, MHP de, RP de hatta AKP de medya desteğiyle başarı sağlamadılar. Medya desteği önemlidir ama tek koşul değildir.


HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.