O'na Robin Hood diyorlar, O kendisini Bill Gates'e benzetiyor...
1952 ile 2000 yılları arasında zirvede olan şirketlerden yüzde 65'i bugün tarihten silindi. Bu rakamı verme sebebim okuyacağınız bugünkü söyleşi ile çok alakalı. Adı isminin baş harflerinden oluşan SBK Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sezgin Baran Korkmaz, tam da bu duruma düşen, kredisini ödemekte zorlanan, her açıdan riskli durum taşıyan şirketleri satın alıyor. Onların durumunu iyileştirerek belki de kendi deyimi ile bire on kazanarak büyüyor.
“Tanrı'nın beni çok özel yetiştirdiğini düşünüyorum” diyen Sezgin Baran Korkmaz, “Kendime birisini örnek almak istersem, Bill Gates'i örnek almak isterim. Çok fazla sanat ve kültürle arası olan biri olduğumu söyleyemem. Lise mezunuyum. Maldivler'e tatile gitmek yerine mülteci kamplarına gidiyorum. Hırslı değilim. Merhametliyim. Şanslıyım. Niyetim de iyi olunca iyi hissederim. Sezerim. Patronluk oynamam. Hedefim ülke ekonomisine istihtam sağlamak, çıkmazda kalanlara yetişebildiğim kadar yardımcı olmak. Geçmişimi unutmayayım diye arada bir dolmuşa binerim...” diyor. Holding sahibi iş insanları tarafından alışık olmadığımız tavırlar da sergileyen Korkmaz'ı Türkiye “Yeni nesil havacılık” olarak tarif edilen Borajet'in sahibi olarak tanıdı. Bodrum'da binlerce tatilciye bedava lahmacun ve ayran dağıtarak magazin gündemine düşse de bizi muhteşem yalısında ağırlayan Sezgin Baran Korkmaz'ı okuyacağınız bu söyleşide daha yakından tanıyacağınızı düşünüyorum...
Sezgin Baran Korkmaz günümüz siyasetine, ekonomisine, dünyasına nasıl bakıyor?
Siyaset ve politikadan çok konuşmak istemiyorum ama barıştan yana olan biliriyim. O yüzden ülkeme bir an önce barışın gelmesini istiyorum. Ülkemin sınırlarında barış olsun istiyorum ve ülkemin kimseyle bir problemi olsun istemiyorum. Ülkemin sınırlarındaki bölgelere harcadığı enerjiyi, ekonomiyi kendi içine harcaması gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda da elimden geldiğince de katkıda bulunuyorum. Ülkemin daha iyiye gideceğini düşünüyorum.
Dünyaya, ülkeye ve barışa olumlu bakıyorsunuz öyleyse... Tabi dünya üstüste birçok tehditlerle de karşı karşıya. Savaşlar, virüsler gibi. Siz ciddi bir holding yönetiyorsunuz, bilinmeyen gizli holdinglerden birini yönetiyorsunuz. Bu işinizi yönetirken, küresel ekonomik dengelerden nasıl etkileniyorsunuz?
Ham madde tip dediğimiz şeyleri Çin'e yapıyoruz. İlaçta, otomotivde. Bizi etkiliyor tabi ama biz 'strestli varlıklara' yatırım yapan bir holding olduğumuz için biraz öngörüyü hesaplayabiliyoruz. Mesela bizim şuan şirketlerimizde bir yıllık stoğumuz var. Eğer ki bir yıl sonra bu konjönktür değişmezse zaten bizden başka Türkiye'de firma kalmaz diye düşünüyoruz. Çünkü bir yıllık hammadde stoğuyla çalışan bizden başka firma yok. Bir yıllık hammadde stoğunu kaldırmak finansal güç gerektiren bir şeydir. Finansal anlamda güçlü olduğumuz için bizim açımızdan sorun değil. Tabi ama konjektür bireysel olarak bizi etkilemese de dünyayı etkileyen global bir krize doğru gidildiği zaman, yarın şirkette çıkış yapmak istediğin zaman çıkış planı bulamazsın. Bireysel olarak büyüyebilirsin ama yabancı yatırımcının gelip senden o yatırımı devralması lazım, bu anlamda sorun yaşanır. Onun için birazcık konjönktürü okuyabiliyoruz. Okuduğunuz konjönktürü fırsata çevirebiliyoruz. Zaten ana işimizde bu; stresli varlıklara yatırım... Bu konuda 7 bin çalışanı olan bir grubuz. Hemen hemen her sektörde varız. Türkiye'deki en büyük şirketlerde hep bilinen bir markayız. İnşalah da büyüyerek devam ederiz.
Bu sektörler tamamını kapsayan, yani holdinginizin adı nedir?
SBK Holding. Açılımı Sezgin Baran Korkmaz. Bu ismin çatısı altına Türkiye'nin en büyük şirketlerini topladık, satın aldık.
Kendinizi Sezgin Baran Korkmaz olarak değerlendirdiğinizde, geçmişte, günümüzde veya gelecekte kime benzetiyorsunuz?
Kimseye benzetmiyorum. Tanrı'nın beni çok özel yetiştirdiğini düşünüyorum. Çünkü ben Kars'ın aristokrat bir ailesinden gelmedim ama, beni farklı kılan şey benim hala kendimi Kars'ta bir evde yaşayan Baran ile bugün ki yalıda oturan Baran arasında büyük bir fark gözetmemem. Bugün bu sandalyede otururken, Kars'taki sandalyeye oturduğumu hissederek oturuyorum. O yüzden birilerine benzemek gibi derdim de niyetim de olmadı. Başkasına benzeyen adamın geleceği olmaz çünkü. Örnek aldığım kimse de yok. 40 yaşındayım. Benim yaş grubumda kimsenin yarattığı bir para yok, babalarının da yok, dedelerinin var. Büyük ailelere bakın, Koç grubu, Sabancı grubu gibi. Bu ailelerin dedelerine baktığınız zaman herkes ne iş yaptıklarını bilir. Türkiye'de aristokrat bir aile geleneği yok. Bunlardan sebeptir ki kimseye benzemek, kimseyi örnek almak gibi bir sorunum olmadı. İnsanlar birbirine hep güzel tarafını gösteriyor, kimse madalyonun arka tarafını göstermiyor. Kendime örnek almak istersem, Bill Gates'i örnek almak isterim.
Bill Gates'te sizin gibi yoksul bir aileden gelen, Windows'u kuran ve yaşatan bir isim. Peki siz başarınızı neye borçlusunuz?
Stresli varlıklara yatırım yapmayı öğrendim. Aslında kutsal bir iş yapıyorum. Adam fabrikayı batırıyor, fabrika kapanacakken ben satın alıyorum, işçiyi, sistemi, markayı kurtarıyorum. Aslında ben bana göre bu şirketler için süper kahramanım. Almak isteyip alamadığım şirketler de oldu. Mısırlı çorapları vardı, meşhurdu bilirsiniz, alacaktım fakat alamamıştım. Bunun gibi birçok marka var yok olup giden. Zeki Triko, Sunset Mayo gibi birçok isim yok olup gitti. Demek istediğim bu, Türkiye'ye mal olmuş markalar vardı, ben onları almış olsaydım tahmin ediyorum bugün önde gelen markaların arasında olacaklardı.
Sizin bir de hemşehricilik yanınız var, memleketinize yaptığınız okullar var, destekler var. Bunlardan biraz bahsedebilir misiniz...
Sezgin Baran Korkmaz Vakfı diye bir vakfımız var. Bir de o vakıfın sahini olan Amerika'da Robin Hood vakfı var. O vakfın da sahibiyiz. Dünyanın birçok ülkesinde varız. Bizim vakfın iştiraki olan, Türkiye'de sadece 470 çalışanı olan bir vakıfımız da var. Bizim sadece Türkiye'de mülteciler için harcadığımız para 67 milyon dolar. Kimse bunu bilmez mesela. SBK vakfı olarak ve bireysel vermiş olduğumuz burs bin rakamının üstünde. Bunların bir tanesini bile vergiden düşmüyoruz. Vergiden düşmediği halde bu rakamla burs oranı veren başka kimse de yoktur. Vergiyi devlete vermek yerine okul, hastane yapabilirsiniz. Biz hiç böyle bir şey yapmadık. Ve biz bunların hepsini kendi kazancımızdan bağışlayarak yaptık. Örneğin, Ardahan'a, Iğdır'a, Kars'a yapıyoruz. Trabzon ve Muğla gibi başka yerlere de yaptım. Bunlar devam edecek.
Günümüzde şuan görüşme içerisinde olduğunuz veya sizden yardım bekleyen, sizin takip ettiğiniz sektörler, firmlar var mı?
Finansal sektörde büyümek istiyoruz. O yüzden bankacılık sektöründe yer almayı düşünüyoruz. Onu takip ediyoruz.
SBK Holding'te tek söz sahibi siz misiniz, ortaklarınız var mı?
Sadece benim.
Borsaya açılmayı düşünüyor musunuz?
Hayır, paraya ihtiyacım yok. Ne ortak almaya ne de borsaya açılmaya gerek duymuyorum.
Potansiyel anlamda çalışan sayınız nedir? Ülkede ne noktadasınız?
Şuan 6 binin üzerinde çalışan sayımız var. Türkiye'de grup olarak ilk 5'in içindeyiz. Türkiye'de borcu olmayan tek şirketiz. Şöhret bugün elde edilecek bir şey değildir, çocuklarınız şöhreti elde edecek. Ben bunu 40 yaşında başardım, gelecek nesil bunu şöhrete taşıyacak. Bir aile hikayen olsa daha kolay olurdu ama Türkiye'de böyle bir aile yok. 3 çocuk babasıyım. Bunu şöhrete taşıyacak olanlar daha çok çocuklar olacak.
Çocuklarınız eğitimlerini Tükiye'demi alıyor?
Evet, iyi okullara gidiyorlar. Eğitimleri, yabancı dilleri ile ilgili eğitimlerini alıyorlar. Şımarık olmayan çocuklar yetiştirmeye çalışıyorum. Eşim mühendis.
24 saatiniz nasıl geçiyor, günü nasıl yönetiyorsunuz?
Şirket yöneticilerime çok güveniyorum. Yol arkadaşlarım çok iyi. Ben fikri veriyorum, onlar yönetiyorlar. İlk operasyon benden gerisi onlardan yani. Aklı başında, iyi insanlarla çalışıyorum. Ahlaklı insanlarla yol aldığım için kafam rahat.
Sanata, kültüre nasıl bakıyorsunuz? Ailenize, eşinize vakti ayırmakla ilgili sorun yaşıyor musunuz?
Çok fazla sanat ve kültürle arası ola biri olduğumu söyleyemem. Genellikle gençlik yıllarından kazanır insanlar bu sevgiyi veya ilgiyi, ancak benim o dönemlerde de böyle bir durumum olmadı. Ailemle vakit geçirmeyi seviyorum. Eşimi ve çocuklarımı alıp uçağa atlayıp Kars'a gidiyoruz. Beraber doğduğum yerlere, okuduğum okula gidip oralarda geziyoruz. Bu yıl dört tane mülteci kampını ailemle beraber gezdim. Maldivler'e tatile gitmiyoruz ama Somali'ye gidiyoruz. Çocuklar paylaşmayı, yoksulluğu, kaderi görmüş oluyor. Bunları bilecekler ki senin varlığına sahip çıkacaklar.
Başarınızı, yaptığınız bu işi, Türkiye'de listede iyi bir sıralamada olmanızdan devletimiz ne kadar haberdar? Sizi takip ediyor mu? Ödüllendiriliyor musunuz?
Bizim öyle beklentilerimiz yok. Devlet niye bana ödül versinki... Başarı zaten senin, ödülünü yaptığın işlerle alıyorsun. Çevrendeki insaları, burs verdiğin öğrenciler, çalışanlarını gördüğün zaman zaten ödülünü almış oluyorsun. Bunlardan daha büyük bir ödül yok benim için. Adam birisi röportaj vermiş, dergi kapağında fotoğrafı var, içeriğine bakıyorsun şirketinin reklamından başka bir şey görmüyorsun. Bizde böyle bir şeye ihtiyaç yok. Organik olmayı seviyorum. Girip şirketlerin isimlerine baktığınız zaman çok sayıda iflas etmiş şirket var. Örneğin Atlas Jet geçen sene ilk 500'de idi. Bunun gibi çok örnek var. O yüzden organik büyümek, organik sürdürübilmek çok daha önemsediğim bir şey. Bilinirlilik; ben eşimle Bebek'te gezerken magazincilerin bizi çekmesi değildir. Bu bir şey değil ki, arar çağırırsın 10 tane magazinciyi. Önemli olan senin hayatlara dokunmam, dokunduğun hayatların seni bilmesidir.
Dünyada Iphone, Samsung ve bunların ederine baktığınızda, Baran Korkmaz'ın teknolojiye ve buna benzer şeylere eğilimi var mı?
Hiç böyle bir eğilimim yok, kafamı böyle şeylere yormak dahi istemiyorum. Türkiye'nin en büyük teknoloji şirketine sahibim. Bugün ben Amerika'daki posta arabası ihalesini alan biriyim. Şuan benim arabam New York sokaklarında geziyor. Bunu stüdyomuzdaki mühendisler yaptı. Benim şirketlerim çok önemli şirketler. Ortaklarımız çok değerli ve ün salmış kişiler. Kendime hikaye yaratabilecek çok hikayem var. Çünkü benim gerçek hikayelerim var. Benim sanayi şirketlerindeki başarım, üretimdeki başarılarımdan daha çok finansal argüman yapan bir şirketim. Finansal operasyonlarla para kazanmışım. Oyunu kurarım ve güvendiğim arkadaşlarımla başarıya ilerlerim.
Dünyanın çok zengin insanlarından birisi, çocuklarına servetinin sadece yüzde 10'nunu bırakmış. Sizin bu olaya bakış açınız nedir?
Çocuklarımın birer tane evi, üniversitelerini bitirecek paraları var. Başka bir şeye gerek yok. Niye olsun daha fazlası. Şimdi oğlum zengin diye kız gelip onunla evlenecek. Oğlumun hiç kültürüne veya ahlakına bakmayacak. O yüzden standart düzeyde, savaşmayı öğrenebileceği hayatları olsun istiyorum. Mücadeleyi, kaybederse bir daha yerine koymanın ne kadar zor olduğunu öğrenmeliler. Bunları bilmeliler ki anlamı olsun. Bir de insanın kendi yarattığı başarıları onlara daha keyif veren bir şeydir. Benim babamın parası olmuş olsaydı belki bu konuşmayı yapmak için sizleri yarım saat dışarıda bekletecektim. Çünkü başarı bana ait değil diye, asalakça davranabilir kişi, dededen babadan kalanlarda böyle şeyler görebiliyoruz. Ego ve kibir senin başardığında kalmaz. Benim oğlum 8 yaşında, Salı Pazarı'na gidip domates satıyor. Yani paranın ne demek olduğunu biliyor. Parasını biriktiriyor ve benimle beraber mülteci kapmlarına geldiğinde orada harcıyor. Bazıları çocuklarına 15- 20 bin liralık dünya markası montlar giydiriyor. Çocuk daha 7 yaşında. 7 yaşında 15 bin liralık mont giyen çocuktan, 20 yaşında hiçbir şey bekleyemezsin. Tanrı bazen insanları cezalandırmak için çok verir parayı, sen bunu nasıl kontrol edersin seyreder. 15 bin lira için intihar eden insanların olduğu bir yerde, 15 bin liralık montu çocuğuna giydirmek olmaz. İnsanı insan eden tek şey merhamet duygusudur. Hep derim, Allah merhametli insanlarla karşılaştırsın. Beni hırsızla karşılaştırma bile demiyorum, beni karşılaştıracaksan merhametli bir hırsızla karşılaştır diyorum. Merhametli insandan zarar gelmez.
BİZİM ASIL İŞİMİZ VARLIK YÖNETİMİ
SBK Holding'in bünyesinde hangi şirketler var?
Bünyemizde biyofarma ilaç var. Bu anlamda Türkiye'nin en büyük 4. ilaç firmasıyız. Türkiye'nin en büyük yarabandı (Sanitabant, Betasan) firmasına sahibiz. Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük sünger üreticisiyiz, uzun yıllardır Scotch Brite'ı üretiyoruz. Otomotiv yan sanayisinde varız. Avrupa pazarının yüzde 65'i, Türkiye'nin yüzde 92'sine hitap eden ilk yardım çantaları üreten şirketimiz var. Bunların içerisindeki bütün ekipmanları üretiyoruz. Sargı bezinden tutun, yangın söndürücü tüpe kadar. Tekstilde Nike, Adidas üretiminde Balkanların en büyük üreticisiyiz. Turizm sektöründe varız, beş yıldızlı dört tane otelimiz var. Oto kiralama şirketlerimiz var, Türkiye'deki en büyük üçüncü oto kiralama şirketiyiz. Varlık yönetim şirketimiz var, asıl işimiz o. Türkiye'de sigorta şirketimiz var. Mühendislik şirketimiz var. Bankacılık sektöründe yurt dışında faaliyet gösteriyoruz. Avrupa'da banka sahibi olan bir şirketiz. Medya şirketi sahibi olmak anlamında, CNN ile ilgileniyoruz. Bu şekilde birçok alanda, sektörde varlığımızı göstermekteyiz.
10 sene sonrası için net bir cevabım yok
Gelecek vizyonunuz ne olacak? Sizi 10 sene sonra nerede göreceğiz?
Bundan 5 sene önce sorsaydınız söyleyebilirdim, fakat şuan ülkenin ve dünyanın global halini kestiremediğimiz için 10 sene sonrası için net bir cevabım yok. Kimi ve neyi nerede göreceğimizi hiç bilemiyoruz. Bir Çinli firmayla bu işi yapmaya karar verdim derken, ertesi gün o ülkede bir virüs çıkıp dünyayı sarsan bir hale gelebiliyor. Konjonktür çok stabil olmadığı için bilemiyorsunuz. Bugün Avrupa'da, Amerika'da beklenen bir kriz var. Bizim için dünyanın her yerinde bir iş vardı. Ben 60 yaşına kadar çalışacak bir adam değilim, emekliliğimi yaşarım. Var olan üretim kapasitesinin kendisini büyütmesini bekleyeceğim. Yeni iştirak almayacağım. Çocuklarıma şirketleri devrederek kötülük yapacak biri de değilim. Çocuklarım savaşmayı öğrenecekler.
Ayakkabı boyacılığı yaptım!
Holdinginizin harcı nasıl oluştu? Sezgin Baran Korkmaz ne okudu, neler yaşadı?
Ortaokul ve liseyi Kars'ta okudum. Boyacılık sektörü sonra yeme içme sektörü, ardından satın alma pazarlama sistemiyle devam ettim. Bunu açayım; boyacılık sektörü derken, ayakkabı boyacılığı sektöründen söz ediyorum. Ayakkabı boyuyordum. İlk ve ortaokul çağlarımda ayakkabı boyacılığı yaptım. Lise eğitimimin ardından iş adamı oldum. 1997 yılında liseyi bitirdim, 1997'nin sonunda kendime ait şirketin sahibiydim. İyi işler yaptım. Babamı küçükken kaybettim, annem Kars'ta yaşıyordu. Benim dışımda ablam var, onun ekonomik durumu iyiydi ve ticaret yapardı. Kız kardeşim var hukukçu, ailemin hepsi eğitimli yani. Ben liseden sonra okumadım, bana göre okumak gereksiz. Kars'tan ilk Gebze'ye geldim. Sonra İstanbul Etiler'e 2003-2004 yılında geldim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.