AKP Nereye Gidiyor?..

.

 Öğretmenler Günü’nde Biber Gazı Mı Sıkılır?.. AKP Nereye Gidiyor?..


YİNE her zaman olduğu gibi ülkenin polisi, biber gazını sıkarak
gündeme başladı. Polisin gündeminin özelliği, ardından sürekli sertlik
ve yara - bere bırakmak... Bunda da çok başarılılar maşallah.
Hoşlarına da gidiyor...
Ortalıkta ne herhangi siyasi gelişme varken...
Ne de gündemi başkalaştırma hareketi varken...
Sadece ve sadece saf ve temiz duygularla Tandoğan Meydanı’na çıkıp
demokratik isteklerini ve taleplerini de seslendirerek haklarını
arayan öğretmenlerimizin yürüyüşü vardı.
Peki ne oldu?..
Ne olacak, yine Türk polisi coştu...
Biber gazları...
Tomalar...
Pilastik mermiler harekete geçti...
Ortalığı allak - bullak ederek derin nefes aldı.
Al sana polisiye tedbir.
Zaten Türk polisine yönelik Emniyet Müdürlüğü’ne veya İçişleri
Bakanlığı’na, “Polisiye tedbir denilince aklınıza gelen nedir?.. İlk
alacağınız önlem ne olmaktadır?” diye soru sorsanız...
Veya, bu birimlerin hepsine tek tek şu soruları sorsanız:
– “Polis efendi, neden böylesine gaddarsınız?..”
– “Niçin bize Anayasal haktan doğan yürüyüş hakkımızı kısıtlıyorsunuz?..”
– “Niçin biz öğretmenlere hemen müdahale ederek bizleri yaralıyorsunuz?..”
– “Nedir sizin derdiniz?..”
– “Bize saldırarak eğitimi kurtardığınızı mı sanıyorsunuz?..”
– “Yoksa diğerlerine yaptığınız gibi bize de saldırarak eğitim mi
yaptığınızı düşünüyorsunuz?..”
Aslında bu soruların hepsi can alıcı sorular olmalı. Çünkü Türk halkı,
İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğü tarafından (Tabii en başta
hükümet tarafından) düşman görünüyor. Öyle de kabul edilmekte. Yoksa
bunun başka bir izahı yoktur. Bulan beri gelsin.
Düşünebiliyor musunuz?..
Eğitimle ilgili hükümetten isteklerde bulunan eğitimciler yaptıkları
yürüyüşle hem Öğretmenler Günü’nü kutlamak ve hem de hükümete
“sıkıntıları”nı duyurabilmek için yürüyüş yapmaktaydılar.
Ayrıca...
Bu yürüyüş ne bir terörist faaliyetin göstergesiydi...
Ne de “eğitimi istemiyorum” çırpınışıydı...
Aksine bu yürüyüş, hem eğitimdeki aksaklıkları...
Hem öğretmenlerin aç - susuz kaldıklarını...
Hem de atamalardaki haksızlıkların ve uzun zamana bırakılmış atama
tayinlerinin olmayışının sesini duyurabilmekti.
Ne oldu da polis böylesine bir müdahaleye girişti?..
Müdahaledeki gerekçe şuydu: “...Efendim eğitimciler hükümeti protesto
ediyorlar. Onun için bu yürüyüşe engel olduk...”
Peki ama adama demezler mi, “Yahu senin demokrasi anlayışın, sadece
müsaade edildiği taktirde isteklere ve rahatsızlıklara kulak verilir”
mi olmalıdır?..

AKP’NİN POLİTİKASI HATALARLA DOLU...

AKP, yanlışı yanlışla düzeltmeye kalkıyor. Ama bunu, ağzına - yüzüne
bulaştırıyor.
Nasıl mı?..
Başbakan Trabzon’da, “Sadece 3 kişinin elini öpeceksiniz.
1– Annenizin,
2– Babanızın,
3– Öğetmeninizin...
Biz de bu 3 güzel söze şu soruları soralım:
O halde, neden öğretmenlere gaz sıktınız?..
Neden eğitimcilerin canını okudunuz?..
Niçin polislerinize böylesine gaddarca saldırmalarına müsaade ettiniz?..
Yoksa siz öğretmenleri gerçekten terörist mi görüyorsunuz?..
Veya düşman mı görüyorsunuz?..
Bize sorarsanız her iki şekilde de görüyorsunuz.
Yoksa böylesine kin ve nefretin karşı cümlesi ne olabilir?..
Öyle değil mi?..

BU KLASİK LAFLARI GEÇELİM ARTIK... ÖĞRETMENLER BİR KERE BİLE HATILANMAZ!..

Başbakan diyor ki, “Ana okulundan başlayıp büyük bir titizlikle insan
yetiştiren öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum. 600 bin derslikte
900 bine yakın öğretmenimiz görev yapıyor. Diyor ki Hz. Ali, ‘Bana bir
satır öğretenin 40 yıl kölesi olurum.’ Evet, adeta bir mücevheri işler
gibi çocuğu bilgi ile dolduran öğretmenin kıymetini bilmek, ona
hakkını teslim etmek boynumuzun borcudur.”
Başbakan yanlış söylüyor. Bir defa Hz. Ali, “Bana bir satır öğretenin”
değil... Aksine, “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum”
demiştir.
Buyrun...
Hadi buradan yakın bakalım.
Bu ne lahana, bu ne turşu...
Hem Öğretmenler Günü için büyük bir coşkuyla alanlara çıkan
öğretmenlere biber gazı, tomalar ve plastik mermilerle saldırmalarına
göz yumacaksın... Hem de ‘Öğretmenlerin elini öpeceksin’ diyerek
ambargo koyduğunuz medyanın her türlüsüne baskıyla bu görüntüleri
izlettirmeyeceksin...
AKP’nin politikası adeta polis müdahalesi üzerine kurulmuş gibi...
Düşünün bir kere...
Mesleğin ve ulusumuzun her bayramında olduğu gibi... Öğretmenlerimizin
‘Öğretmenler Günü” bayramını da eğitimcilere zehir eden anlayışınız
ülkenin insanlarını adeta barut fıçısına döndürdüğünüzün farkında
olmalısınız.
Ayrıca öğretmenler yılda bir kere bile hatırlanmıyor. Hatırlanmış
olsa, Öğretmenler Günü’nde eğitimcileri sıra dayağından geçirmezsiniz.

BU KİN, BU NEFRET, BU SALDIRMA DUYGUSU NEDEN?.. BU TÜRKLÜK DÜŞMANLIĞI NEDEN?..

Kim ne derse desin AKP, Türklükten ve onu öven şiirsel mısralardan
hoşlanmıyor. Hatta elinden gelse bütün şiirleri... Bütün övgü dolu
destansı kahramanlıkları (içinde sırf Türklük geçiyor diye) silip
atmaya çalışıyor.
İnsan demez mi:
– “Neden bu kadar Türklere kinlisiniz?..”
– “Neden bu nefretiniz?..”
– “Neden Türklük düşmanlığınız bu denli dolu?..”
Madem Türklükten ve Türk ulusundan hoşlanmıyorsunuz, o halde neden bu
ülkede liderlik yapıyorsunuz?..
Öyle değil mi?..
Hatta bunu Diyarbakır çıkarması diye milleti düşündürmeye
çalışırlarken... Aslında ‘Kürt açılımı”nın “PKK açılımı”na dönüştüğünü
kimsenin bilmediğini mi sanıyorsunuz?..
PKK politikanız ve Kürt açılımınızdaki esneklikler bu kadar
iddialıyken... Açılımın yanlışlıklarından doğabilecek ters tepkileri
Türklük kavramına dayayarak Türk ulusunu düşman gibi görmeniz hangi
mantığa sığar?..
İşte bu yanlışlarınızın etkisini adeta Türklüğün üstüne yıkma
gayretinizi sezen eğitimcilerin ve eğitimi taçlandıran
öğretmenlerimizin haklı isteklerini neden görmezden gelirsiniz?..
Yürüyüş yapmak...
Anayasal hakkı kullanmak...
Hukukun üstünlüğüne inanarak “Bizi Türk hukuku korur” düşüncesiyle ve
garantisiyle alanlara çıkan eğitimcilerin ve öğretmenlerimizin
istekleri ne zamandan beri haksızlık olarak algılandı?..
Eğer demokrasiye inanıyorsanız ve eğitimin gerçekten de öğretmenlerden
geçtiğini düşünüyorsanız... Hemen öğretmenlerin haklı isteklerini ve
beklentilerini boşa çevirmeyeceksiniz.
Yok eğer, her demokratik hakkı “Terörist bunlar”, “Hukukta yürüyüş
hakkı yoktur” ve “Bunlar boşuna yürüyor” diyerek Anayasal hakkı da
elinizin tersiyle bir kenara iterseniz... Bunun adı ne demokrasi
olur... Ne de hukuk devleti...
Bunun adı, “Polis devleti” olur.
Bunun adı, “Tek particilik” olur.
Bunun adı, “Demokrasi olsa da - olmasa da, beni kimse eleştiremez” olur.
Kusura bakmayın ama, demokrasilerde eleştiri vardır. Zaten eleştirinin
olmadığı yerde demokrasi asla olmaz. Öğretmelerimiz hükümetten
isteklerini hukuk anlayışı içinde dile getirmeye çalışırken onları
biber gazına boğmak... Kafalarını kırmak... Dayak atmak asla ve asla
demokratik hak olarak savunulamaz.
Öğetmenler Günü’nü hükümet olarak böyle kutlatmak...
Biricik öğretmenlerimizi Polislerle karşı karşı getirmek...
Onları sıra dayağından geçirmek...
Hukuku savunmak değildir.
Aksine hukuksuzluğu savunmaktır.
Öğretmenler Günü kutlu olsun diyebiliyor musunuz?
Önemli olan da bu.
Yazıklar olsun.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *