ERGENEKON ve Balyoz davalarında yeni bir umut, yeni bir gelişme
beklenirken, sürekli önlerine set çeken AKP’nin yanı sıra... İktidara
yardımcı olacak şekilde yine uygunsuz çıkışlar sergileyen MHP lideri
Devlet Bahçeli, anlaşılmaz tavırlarını tekrar ortaya koymaya başladı.
Nasıl mı?..
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Ergenekon ve devamında
Balyoz tutuklularının serbest kalması için meydana çıkması ve hukukun
da katkısıyla, alternatif yasaları gündeme getirerek bir çıkış yolu
araması çabaları vardı. Halâ da bu çabalar devam ederken, tutuklu
ailelerinin umutlanması Türk milleti için de müthiş bir moral kaynağı
olmuştu.
Ama ne yazık ki MHP lideri Bahçeli, yine o sert ve kırıcı sözleriyle
Feyzioğlu’nu suçlaması, randevuyu iptal etmeye kadar uzandı.
Bahçeli’nin bu konuda savunduğu şuydu:
– “...Anlaşıldığı kadarıyla yeniden yargılamayla ilgili muhtemel
mutabakatın İmralı canisi ve mahkumiyet almış PKK’lı militanlara kadar
ulaşma risk ve kaygısını açık yüreklilikle beyan etmemiz Barolar
Birliği Başkanı’nı rahatsız etmiş ve ürkütmüştür.
...Bizim haklı, doğal ve meşru eleştirilerimizi kırıcı bulan Barolar
Birliği Başkanı görüş ve düşüncelerini medya tarafından kendisine
tanınan geniş imkanlarla zaten paylaştığından, yarınki (iki gün
önceki) randevumuza gerek kalmamıştır.”
İşte Bahçeli’nin Ergenekon ile ilgili yeniden yargılanma politikasında
düşündükleri ve gelişmeler bunlar.
Peki ama insan hiç mi Barolar Birliği Başkanı ile bir görüşme yaparak
acaba, “Bizim de şöyle hukuk anlayışımız var. Şunu şöyle yaparsak,
hukukun üstünlüğünü de kanıtlarsak, komutanlarımızın yeniden
yargılanmadan sonra iktidarın olası bir tuzağına düşmemiş oluruz”
düşüncesi yoktur.
Sayın Bahçeli, “MHP’nin Ergenekon ile ilgili çıkış düşüncemiz var. Ve
bunu Feyzioğlu ile görüşerek ortak bir noktada buluşabiliriz” diyemez
mi?..
Yok, demez.
İlla ki kırıcı bir şekilde muhalefet edilecek, randevular iptal
edilecek ve her şeyi iktidarın tuzağına düşmemek adına politikalar
geliştirilerek komutanlarımız orada, cezaevinde yüzüstü bırakılacak.
Bunun adına da “politika” denilecek.
Hayır...
Bunun adı asla politika olamaz.
Bir defa politikada cin gibi olacaksın.
Parti amblemindeki gibi Kurt gibi olacaksın.
Gelen her alternatif yasa tasarılarını, çıkış yollarını ve tutuklu
komutanlarımız için düşünülen yeniden yargılama programlarını
beğenmesen de dinlemelisin... Kendi alternatif siyasetini
karşındakinle paylaşarak yeniden yargılamaya katkı sağlamalısın.
Yoksa, İmralı canisi diyerek hemen çıkış yolunun önünü tıkayarak
bilerek veya bilmeyerek iktidarın elini kuvvetlendirmeyeceksin.
Bakın, Bahçeli randevuyu iptal edince, hemen arkasından Adalet Bakanı
da Feyzioğlu ile ilgili olarak yapacağı randevuyu iptal etti.
Neden?
Muhalefette bir kırılmanın olduğunu görünce, bunu taraf olarak “Bundan
nasıl kazanç elde edebilirim” düşüncesini taşıdığı için.
Peki bu düşünceyi Adalet Bakanı’na veren kim?..
Tabii ki Devlet Bahçeli.
O halde, Bahçeli derhal bu aşırı suçlamalardan kaçınarak Feyzioğlu ile
olan randevusunu tazelemeli ve tutuklu komutanların bir an önce
serbest kalması için elinden gelen her türlü olasılığı değerlendirmeye
almalıdır. Bunu da yaparken, Barolar Birliği Başkanlığı’nı suçlayarak
değil... Bilakis hükümetin eline koz vermemek için, Feyzioğlu’nun
çabalarına daha da katkıda bulunarak demokasi adına dev adımlar atarak
yapmalıdır.
Yok eğer bu yapılmayacaksa (Ki yapılmıyor), asla yeniden yargılama
olmayacak. Hatta iktidarın elini daha da güçlendirerek Feyzioğlu’nu
yarı yolda koyacaktır.
BAHÇELİ, KOMUTANLARIN, “ALNIMIZIN AKIYLA YENİDEN YARGILANMAK
İSTİYORUZ. AF İSTEMİYORUZ” SÖZLERİNİ DİKKATE ALMALIYDI...
Tutuklu komutanlar, yeniden yargılanma isteğini kendileri dillendirmiş
ve şöyle demişlerdi:
– “Biz suçlu değiliz. Suçsuzuz. Ayrıca hükümet tarafından affedilmeyi
beklemiyoruz. Hatta bunu içimize sindiremiyoruz. Biz suç falan
işlemedik. Onun için bizim af beklentimiz yok. Yargılanarak
suçsuzluğumuzu ispat ederek cezaevinden çıkmak istiyoruz.”
Komutanlar bunu derken, Feyzioğlu da, “Bizi celladımıza mı teslim
edeceksiniz?” sorusuyla Silivri’de açıklama yaparken... Bahçeli daha
neyi savunuyor da, “Genel af tehlikesi var. Apo canisi İmralı’dan
çıkarılmak isteniyor” diyerek Barolar Birliği’ni suçluyor?..
Sayın Bahçeli, Feyzioğlu’nu suçlayacağına, hukuku ve komutanları
savunanlara hemen kapılarını açarak alternatif politikalar üretmenin
zeminini aramalıdır.
Eğer ki Bahçeli, “Bu gelişmeler AKP’nin tuzağıdır” diyorsa (Ki
demekte), o halde gezi olaylarında neredeydi Sayın Bahçeli?..
Binlerce genç, binlerce halk Taksim gezi parkında Atatürk’ü ve
demokrasiyi savunurken... Dayak yerken... Sille tokat tutuklanırken...
Kendi taraftarlarına, “Sakın gezi parkına gitmeyin” derken aklı
neredeydi?..
O olaylarda nereye bakarsanız bakın (ister beğenin - ister beğenmeyin)
her yerde CHP’li milletvekilleri vardı. Hatta vekillerin burunları
dahi kırılmıştı.
Tam da burada Bahçeli’ye “Sayın Bahçeli, MHP olarak sen neredesin?..
Neden demokrasiyi ve Atatürk ilkelerini savunmak için halkla içiçe
olmadın?” diye sormak gerekmez mi?..
Öyle değil mi?..
Feyzioğlu’na ağır eleştiriler getirirken, kendisine de olan güvenin ve
itimatın sarsıldığını Bahçeli’nin anlaması gerekmez mi?..
Burada asıl olay, “Gezi parkına MHP’nin gitti mi - gitmedi mi?” olayı
değildir. Esas olay, Bahçeli’nin bu tür demeçler vererek anlaşılmaz
tutumunun kendi partisi tarafından da eleştirilmesi olayıdır. Çünkü
hem “Gezi parkı olaylarında ve hem de BDP’lilere aynı yerde olmayız”
diyen Bahçeli, nedense Meclis’te BDP’lilerle tokalaşarak rahatlıkla
medyaya resim veriyordu.
Demek ki esas neden, BDP ve gezi parkı olayı değil. Bahçeli’nin
anlaşılmaz tutumunun nedeninde, yine perde arkasında iktidara destek
çıkması görünüyor sanki. Bunun içindir ki bugün Feyzioğlu ile olan
randevusunun iptali Bahçeli’ye (şimdi değil ama) ileride sorulacaktır.
SALI GÜNLERİ GRUP TOPANTISINDA ESİP YAĞIRMAK HER ŞEYİN ÇÖZÜM CEVABI
OLMUYOR SAYIN BAHÇELİ...
Bahçeli’nin bir taktiği vardır. O taktiği, sadece partisinin grup
toplantı günü olan Salı sabahı, CHP’ye, barolara ve iktidara esip
yağırmak... Biraz milliyetçilik... Biraz da devletçilik kazanımlarını
seslendirerek “Biz de varız” çıkışıyla kullanıyor. Ama görünen köy hiç
de öyle kabul edilmiyor.
Bakın bugün HSYK direkt iktidarın tekeline girecek. Bu tekeli kırmak
için Meclis içinde ve dışında olağanüstü siyasi çabalar gerekiyor.
İktidara bu konuda, “Dur” diyebilmek için muhalefet olarak bir
şeylerin yapılması gerekiyor.
Acaba Bahçeli bu konuda ne yapıyor?..
Biz söyleyelim, “Gelsin salı sabahı, grupta bir şeyler söyler,
milliyetçiliğimizi kanıtlarız olur biter”e getirmeye çalışıyor. Oysa
Feyzioğlu ile birlikte hem bir fikirde buluşmak için ortak hareket
etmek... Hem de İmralı canisinin önünü tıkamak için yeni hukuki
projeler üretmek Sayın Bahçeli’nin üstünde durması gereken çalışma
değil mi?..
İşte sizler pasif kaldığınız için... Her şeye muhalefet edip,
“Muhalefet olma gerekliliğinin yapıldığını” sandığınız için... Gezi
olaylarında vekillerinize, “Eylem yerine gidip destek vermek isteyen,
eylemcilerle yan yana gelmek isteyen varsa istifasını versin öyle
gitsin” dediğinizde olayı bir türlü kavrayamadığınız için... Halktan
kopuk bir şekilde siyasetin (A)’sını bile yapamadığınız için...
Anayasa’nın 34. maddesindeki “Gösteri yürüyüşü hakkı”nı
savunamadığınız için... Hem taraftarınızdan... Hem de halkınızdan
uzakta yaşıyorsunuz.
Demokrasi için adım atılacaksa bunun öncülüğünü sizin yapmanız gerekmiyor mu?..
Sadece salı günleri adet yerini bulsun diye hem CHP’ye... Hem
BDP’ye... Hem de iktidara iki - üç çift laf ederek, “Tavrımızı ortaya
koyduk” dedikten sonra bir hafta sonraki toplantıyı beklemek
muhalefetlik değildir Sayın Bahçeli. MHP’liler, esas sizden duymak
istediği sözleri duyamıyor. Duymak için de bir hafta sonraki salı
gününü beklemeyi istemiyor.
Burada sadece MHP’liler değil, CHP’li ve Meclis’e giremeyen diğer
partili sempatizanların da ortak düşüncesi vardır. O da şudur: “Sayın
Bahçeli, mutlaka hukuki çıkış yolu bularak Silivri’den çıkışları
hızlandırmalıdır. Bu konuya kim katkı sağlayacaksa onunla mutlaka
görüşmelidir. Ayrı fikirlere düşse dahi, ortak bir zemini arayıp
bularak siyasi kimliğindeki tecrübeyi hukuka ve Türk halkına
yansıtmalıdır.”
İşte Türk halkı bunu düşünüyor.
Burada şunu açıkça söylemek gerekirse, bugünden sonra hiç kimse “Yok
sen CHP’lisin”, veya “Yok sen MHP’lisin” diye kimseyi ayırt etmiyor.
Türk halkının ortak düşüncesindeki fikir, Atatürk ilkelerinde
buluşuyor. Bu buluşmaya katkı sağlamak ve yeniden yargılanma
meselesinde baroların çabalarına katkı sağlayarak, Feyzioğlu’nun
elinin siyaseten de güçlenmesini sağlamak esas amaç olmalıdır.
Bakın ana muhalefet, (Feyzioğlu’nu kastederek) bu konuda her türlü
desteğe varız diyerek “Yeniden Yargılanma” teklifinin arkasında
duruyor. MHP’nin de (farklı düşünse dahi “Yani bu yeniden yargılanmada
yeni yeni tuzaklar olduğunu düşünse dahi”) CHP ve baroları da yanına
alarak derhal konuya el atıp, bu işi kökünden halletmesi gerekiyor.
İşte Türk halkının ve hukuk adına yola çıkan baroların düşüncesinde,
hep “Muhalefet mutlaka biraraya gelmeli. Sağ ve sol demeden Türkiye’yi
refaha çıkarmalı” düşüncesi vardır. Yoksa siz hem hukuki çıkış
çabalarına... Hem Feyzioğlu’na... Hem de muhalefet ile birlikte kol
kola hareket etmeye “Hayır” derseniz... İktidarın eline çok güçlü
kozları vermiş olursunuz. Bu da hukukun elini - kolunu bağlar (Ki, şu
anda Adalet Bakanı süper yetkililerle nasıl güçlenirim düşüncesine
girmiş bulunuyor.)
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *