OSMANLI’nın son padişahı Vahdettin’in hatalı politikaları yüzünden
aldığı unvan, “Hasta Adam” idi. Bu ismi almasının tek nedeni, dost
gibi görünüp Çanakkale’den geçip İstanbul Boğaz’ına giren düşman
gemilerinin demirlemesiydi. Burada asıl olan mevzu, Vahdettin’in
istilacı güçlere karşı gelinmemesi için bir tek kurşunun dahi
sıkılmasının yanlış olduğunu söylemesi olmuştur.
İşte Osmanlı İmparatorluğu’nun bu davranışı ve silkelenemeyerek ayağa
kalkmamakta direnmesi, “Hasta Adam” uvanını kara bir leke olarak
yakasına yapıştırması olmuştur.
Tam da burada Mustafa Kemal Atatürk’ün “Asla teslim olmayacağız” milli
dava düşüncesiyle Vahdettin’e karşı gelip Anadolu’yu
hareketlendirmesi, Türk ulusunun nasıl inatçı ve nasıl güçlü olduğunu
bir kez daha dünya ülkelerine kanıtlamıştır.
Çanakalle Savaşı Türk ulusunun muhteşem dirilişidir. Bunu inkâr
edenler, tarih kitaplarına bir baksınlar. Ve karşılarına ne gibi
şeylerin çıkacağını iyi görsünler ve şahit olsunlar. Tarihten
kaçmasınlar...
ÇANAKKALE SAVAŞLARININ ESAS NEDENLERİ ŞUNLARDIR!..
Tarih notlarını kimse inkar edemez. Bu söylemden yola çıkarak,
Çanakkale Savaşlarının esas nedenlerini, yine tarihten alıntı yaparak
okursak, şu gelişmelere şahit oluruz:
“1– 1911-1912 yıllarında Osmanlı Devleti son Afrika toprakları olan
Trablusgarp ve Bingazi'yi İtalya'ya bırakmış, 1912-1913 Balkan
hezimeti ise, 500 yıldır Türk olan Rumeli'deki son Türk hakimiyetini
yok etmişti. Bu yüzden Osmanlı Devleti kaybettiği toprakları geri
almak istemesi...
2– İngiliz ve Fransızların İstanbul'u ele geçirmek istemesi ve
İstanbul'a giden yol ise Çanakkale Boğazı'ndan geçer. Bulgar
ordularının İstanbul kapılarını zorlaması, İstanbul ve boğazların
güvenliğinin tehlikeye girmesi...
3– Ekonomisi kötüye giden Rusya'ya gerekli yardımı götürmek. Ve
Anadoludaki petrol yataklarını ele geçirmek...
4– Balkan Savaşları' nda yara almış Osmanlı devleti'ne ikinci hamleyi
vurarak tamamen çökertmek. Bu sayede de Avrupa'ya açılabilme
emellerini gerçekleştirmek...
5– İki Alman gemisinin Akdeniz'de İngiliz ve Fransız donanmasından
kaçarak Türk bayrağı altında Rus limanlarını bombalaması..
6– Osmanlı Devleti'nin bu sebeplerden dolayı savaşa girmek zorunda
kalması ve müttefiği olduğu Almanya'nın savaşı kazanacaklarına
inanması..”
İşte madde madde açıklanan ve yine tarih kitaplarından alınarak
bizlere sunulan bu tarihi gelişmeleri yok sayarak körü körüne gereksiz
söylemlere inanmak, bir insanı tam manasıyla tarihini bilmeyen kişi
konumuna sokar. Eğer bu maddelerin her birini tek tek açıklamaya
kalkarsak, inanın binlerce sayfa tutar.
Çünkü işin içinde sadece Çanakkale Savaşları yoktur. İşin içinde,
İtilaf devletlerinin İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele
geçirmek... Rusya'yla tarımsal ve askeri ticaret yolunu oluşturmak...
Ve ilk hedef olarak da Çanakkale Boğazı'na girmeleri vardır.
İşin içinde, “Rusya ile ticari hacimlerini daha da artırmak için
boğazlarımıza kadar giren istila güçlerinin sinsi ve pis
kurnazlıklarıyla Osmanlı’yı nasıl deviririm?” hainlikleri vardır.
BUGÜN ÖYLE OTURDUĞUN YERDEN ATATÜRK’Ü KARALAMAK KOLAY... BİR DE O
ZAMANI DÜŞÜN BAKALIM!
Tarihi bilmeyen kişiler, hatta parti peşinde koşarak ve Atatürk’e suç
atarak bugünün rahatlığı içinde sağa sola hava atanlar, tarihini
bilmeyen ve piyon gibi yaşayan bir konumdan fazla öteye gidememiştir.
Tarih sayfalarını çevirmekten üşenenler, bilgisayar dünyasına girerek
de pekalâ Çanakkale Savaşlarını misliyle okuyabilir ve
bilgilenebilirler.
Çanakkale Savaşları denince akla ilk gelen Mustafa Kemal’in şu meşhur
sözü olmuştur:
– “BEN SİZE SAVAŞMANIZI DEĞİL, ÖLMENİZİ EMREDİYORUM...”
Asker sevgisi, Atatürk’ün bize vatanı sevdirmesinden geçer. Hatta
“Askerlik peygamber ocağıdır” diye de ünlü bir atasözü vardır. Bu
atasözünün hakkını hakkıyla veren Atatürk, her zaman Türk halkının
gönlünde kazınamayacak şekilde yerini almıştır.
Bugün bunu bir türlü anlamak istemeyenlere karşı, Vahdettin’in
beyanname olayını iyi okumalarını öneririm. Beyannamede, İngiliz
Salahi Sonyel’in yayınladığı bir belge vardır. O belgede söylediği şu
satırlarla tarihe geçmiştir:
– “Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, bunları (yani belgeleri) gerçekten
çaldırarak Türkiye’yi işgalinde tutan düşman bir ulusun diplomatik
temsilciliğine gönderdiyse, ulusal akıma ve yurdu kurtarma
çalışmalarına ihanet etmekle suçlanabilir.”
Soloney’in bahsettiği “Bunları gerçekten çaldırarak” dediği olay,
Vahdettin’in; bazı gizli belgelerin fotoğraflarını çektirerek İngiliz
yüksek komiseri Sir Horace Rumbold'a göndermesi olmuştur. Bu belgeler,
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın Yusuf Kemal Bey'e gönderdiği bir
mektup... Ve Uzakdoğu’daki Müslüman ülkeleriyle yapılan anlaşmalardır.
Vahdettin’in bu gizli bilgileri verdiği İstanbul'daki Rumbold, 7 Mart
1922 tarihinde İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na gönderir. Buna çok
sevinen İngilizler, aynı yılın ve aynı ayın 14’ünde şu tarihi notu
düşmüşlerdir:
– “Padişah (Vahdettin), Yusuf Kemal'in valizinden çalınan belgelerin
suretlerini bize göndermekle (İstanbul'la Ankara arasındaki
ilişkilerin durumunu) en iyi biçimde gösteriyor.”
Bugün bu bilgileri bilmeyenler, Atatürk hakkında atıp tutanlar, ne
kadar büyük hata yaptıklarını iyi anlamalılar. Tarihini bilmeyen
toplumlar, asla yarınlarından emin olamazlar. Çünkü attıkları
adımlarının ne kadarının doğru, ne kadarının yanlış olduğunu bilmeleri
açısından Çanakkale’yi... Osmanlı’yı... İstanbul Boğazı’ndaki istilacı
gücü... İngilizlerin ve Fransızların oyunlarını... Anadolu’muzun
tarihini her zaman iyi okumalılar.
Hele ki Rus Çarı I. Nikolas'ın Osmanlı İmparatorluğu'na yaptığı "hasta
adam" yakıştırmasının manasını iyi bilmeliler. Lenin ve Bolşeviklerin
Ekim Devrimi’ni okumadan... Bu gelişmelerle Rusya’nın neden savaş dışı
kaldığını bilmeden... Ve çok önemli olan Rusya’nın, Ankara’ya Kurtuluş
Savaşı döneminde nasıl destek yaptığını bilmeden ne Atatürk’ü
anlayabilirsiniz... Ne Çanakkale’yi... Ne Vahdettin’in kılını
kıpırdatmadığını... Ve ne de Mustafa Kemal Atatürk’ün Conkbayır ve
Anafartalar ile Arıburnu’ndaki muhteşem ve olağanüstü görevlerini
bilebilirsiniz.
Çanakkale Savaşı çok önemlidir. Atatürk sayesinde Türkler, dünya
tarihine altın harflerle haklılıklarını yazmıştır ve de yazdırmıştır.
Bunun bütün tarihsel bilgileri ve yabancı ülkelerin komutanlarının ve
devlet adamlarının açıklamaları bu yazdıklarımıza adeta şahitlik
yapmaktadır.
Bu gerçekler ışığında, Türkiye kolay kolay alınmadı.
Çok zorluklar çekildi...
Çok hayatlar yok oldu...
Çok canlar yandı...
Çok evler söndü...
Ama bugüne gelmemizin en büyük nedeni, Atatürk’ün ve Türk halkının
muazzam dirençleri, savaşlarda gösterdiği kahramanlıklarıdır.
Mesela Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızı hatırlayınız. Armanın
ortasında güneş sonsuzluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni gösterir. Diğer
16 yıldızın ise dünya tarihindeki Türk devletlerini simgelediğini
göreceklerdir.
Halâ “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” sözünden rahatsız olanlar, Türk tarihini
okuyarak geçmişini iyi tanımalı... Osmanlı’nın hatalı politikalarından
bizleri kurtararak bugüne getiren yüce kahraman Atatürk’ü iyi
tanımalılar. Belki o zaman Türk tarihinin bir tek Osmanlı’dan
kaynaklanmadığını anlayacaklardır.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *