Haberdar Gazetesi Yazar Yazıları ENVER PAŞA’YA ÖZENMEK…

ENVER PAŞA’YA ÖZENMEK…

.

Soru Şu: Daha düne dek “kardeşim” dediği Beşar Esad’la sarmaş dolaş olan Erdoğan neden birden Esad’a düşman kesildi? Niçin onu yok etmek için türlü tertiplere girişti, ona kumpaslar kurdu?

Son zamanlardaki muhalefetini Erdoğan’ın bu çelişkili tutumuna yönelten Kılıçdaroğlu bunun nedenini biliyorda bilmezden gelerek Erdoğan’a soruyor: “Ne oldu da ailecek görüştüğün kankan Esad’la kanlı bıçaklı oldun?

Erdoğan, ABD’nin 23 İslam ülkesini kendi çıkarlarına göre yeniden şekillendirmek için  BOP’un eşbaşkanı yapıldı. Görevi, Büyük Şeytanın yazdığı senaryo gereği bu ülkeleri ABD’nin egemenlik alanına sokmaktı. Yani Ortadoğu İslam coğrafyasında ABD’nin çıkarlarını savunmaktı. Demokrasi getirmek yutturmacasıyla Mısır’da, Cezair’de, Yemen’de, Libya’da bu iş kotarıldı. Bu ülkelerde ABD’nin istediği kukla yönetimler kuruldu. Sıra İran’daydı ama İran kolay yutulur lokma değildi. Arkasında Rusya, Çin; yanında  da Suriye vardı.

İşe en zayıf halkadan başlamanın doğru olacağı düşüncesiyle Suriye’nin İran’dan koparılıp yutulması  planlandı. Bu görev de Erdoğan’a verildi. O da bu görevi başarmak için, Suriye’ye demokrasi getirmek ayağıyla  Esad’a yaklaştı. Erdoğan bu rolü oynarken ABD ve İsrail onu, Osmanlı bakıyyesinin son fatihi; İslam dünyasının karizmatik lideri olarak reklam ediyor, önüne çıkabilecek tüm engelleri temizliyordu.

İşin içine hanımlar da sokularak Ankara-Şamarasında gidip gelmeler artırıldı. Ortak Bakanlar Kurulu toplantıları, koftiden düzenlenen futbol müsabakaları, Boğazda çay partileri düzenlendi fakat hiçbiri  işe yaramadı. Esad kündeye getirilemedi.

 Kendisine verilen  rol gereği, Suriye’ye  demokrasi getirme vaadiyle  Esad’ı kafakola alıp İran’dan koparmaya soyunan Erdoğan, bunu  başaramayınca hırçınlaştı, Esad’a düşman oldu. Esad’ı yönlendiren  İran’a ve Rusya’ya bir şey diyemiyordu ama verilen görevi başaramamanın hırçınlığıyla kolay lokma gördüğü Esad’a öfke kusuyordu. ”Kardeş Esad” gitmiş, diktatör Esad gelmişti. Bu zalime dünya dar edilmeli, diğer Arap diktatörleri gibi bir an evvel tarihin çöplüğüne atılmalıydı.

Esad’ı devirme operasyonunda Erdoğan’a  lojistik destek sağlamakla görevlendirilen Katar Emir’i ve Suudi Krallığı, elleri böğründe her gün  onun, Esad’ın ne kadar zalim olduğuna dair nutuklarını dinliyorlar; Esad’ın devrileceği günü sabırsızlıkla bekliyorlardı. Bu işi tek başına kotaramayacağını nihayet anlayan  Erdoğan, Batılı ülkeleri  de  zalim Esad’ı devirmeye çağırdı fakat kimse oralı olmayınca öfkesi daha da arttı.

Erdoğan marifetiyle Suriye’yi  İran’dan koparıp kolayca yutma  hesabı yapan ABD duvara çarpmıştı. Erdoğan’ında karizması çizilmişti. İki yönlü baskı altında kalan Erdoğan’ı asıl bunaltan  iç kamuoyu baskısıydı. O,Esad’ın kısa sürede devrileceği yolunda büyük beklenti içine soktuğu iç kamuoyunun huzursuzluğunu gidermek için her zamanki yaptığını yaparak dine sarıldı. İnsanları dinle avutma yoluna gitti: 5 Eylülde parti grubunda yaptığı konuşmada şunları dedi Erdoğan; “İnşallah en kısa zamanda Şam’a gideceğiz. İnşallah Emevi Camii’nde namaz kılacağız. Bilal-i Habeşi’nin, İbn-i  Arabi’nin türbesinde, Hicaz demiryolunda dua edeceğiz.”

İşte, ”yurtta barış dünyada barış” ilkesini  dış politikasının temeline  oturtmuş Atatürk Türkiye’sinin, Erdoğan’ın ağzından komşu Suriye’yi fetih gerekçesi…  

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *