Kumar

.

Şimdi derin bir nefes çek. Bu nefes sana lazım olacak. Az sonra kan çanağı olurken gözlerin ve çatlarken şah damarın onu vererek huşu bulacaksın.


Son nefes…


Gece yarısından sonra sokaklar çok ıssız oluyor. Bomboş bir evde kedi hırıltısını duymaktan fena rüzgâr sesi. Sağından, solundan derin derin… Sıcak yataklarında uyurken ağzı süt kokan çocuklarımız, canımız evlatlarımız, geleceğimiz. Yorgun argın işe gidecek analar, babalar uyurken derin, işte o ıssız sokakların içinden gece ayazını yiye yiye yürüyorum şimdi. İnsan tek yürürken düşünür hele etraf karanlık ve sessizse çok düşünür. Yıkanırken ha bir de sıçarken düşünür ama bunun konumuzla bir ilgisi yok. Aslında anlatmak istediğim şey düşünmek için tek kalmamız gerektiği, tek kalırken düşünebildiğimiz. Güzel evlerde yaşamak istiyorsunuz, güzel arabalara binmek istiyorsunuz, güzel kadınlarla/adamlarla sevişmek istiyorsunuz, istiyorsunuz istiyorsunuz istiyorsunuz. Mesela duj istiyorsunuz 100 dolar veriyorsunuz ama bunun da konumuzla bir ilgisi yok. Hepiniz kötü insanlarınız. “Sen iyi bir insan mısın?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, ben iyi bir insanım kötü olan sizlersiniz. Nedenlerine sonra geleceğim ama yazıyı buraya kadar okuyanlardan rica ediyorum yazının devamını okumadan önce bir “duş” alın, temizlenin.


Aldınız mı? Pekâlâ devam edelim.


Ben iyi bir insanım yavru bir kediyi öldürmeye çalışmadım. “Ben de” dediğinizi duyar gibiyim. Ama yanılıyorsunuz siz bir tek öldürmeye çalışmadınız öldürdünüz de. Ben iyi bir insanım Afrika’da milyarlarca insanı açlığa mahkûm bırakmadım, devasız hastalıklara… Ama siz bıraktınız. Ben iyi bir insanım darbe yapmadım, masum insanların üzerine tankları yürütmedim. Ben iyi bir insanım ırkçılık yapmadım, cinsiyetçilik yapmadım. Kimseyi recmetmedim, dinini sorgulamadım, “hangi mezheptensin?” demedim… Bir düzen vardı, o çok sevdiğiniz, muhalif olsanız bile onsuz yaşayamadığınız… İşte ben, o düzenin çarkı olmadım. Bilinçsizce o çarkların arasına sıkışan bir çakıl taşıyım. İstesem de değişemem, yontulamam, çark olamam, siz olamam, şerefsiz olamam… Koca koca adamlar, kadınlar; gözleri gözlerimde bir umut, bir ışık, bir kumar. Günübirlik hayalleri, umutları, heyecanları. Kimisi bir ekmek için, kimisi bir şarap, kimi süt beyaz, kimi kan kırmızı tutuklu yalnız düşleri, sessiz ve biçare.


Sabah yine işe gideceksiniz, hafta sonu olsun diyeceksiniz, geceleri bir kısmınız sevişeceksiniz, pazar günleri balık yiyeceksiniz, televizyon izleyeceksiniz, modern kıraathanelerde leş muhabbetler çevireceksiniz, yaşayacaksınız. Aldığınız nefs olmasa da verdiğiniz nefes olacak.


Ey koca insan. Ey dehşetin çocuğu. Ey şeytanın en yakın dostu…


Hak etmiyorsun aldığın nefesi, hak etmiyorsun ayakta durmayı yürümeyi, hak etmiyorsun görmeyi. Hak etmiyor hissizleşmiş ruhun, bedeni hissetmeyi. Ama bu çarkın içinde hak etmek hakkın olanı almak değildir. Hak etmek öldürmektir. Ve gerçek bir kötü değilsen, hak edemezsin.


Hak ettin değil mi?


Ben iyi bir insanım, ben “Tanrı” değilim. Ama sen “Tanrı” olduğunu söylüyorsun. İşte senin korkunç sonunu getirecek olan bu, “kibir.”


Ahh koca insan unutma kumar daha bitmedi ve iyi bir kumarbaz olsan bile “kasa her zaman kazanır.”


Duyuyor musun kurşun seslerini? Yıkılan heykeli, kabri… Alıyor musun kan kokusunu?


Korktuğunu görüyorum, bence de korkmalısın. Çünkü bu yıkımı hak ettin.


Şimdi derin bir nefes çek. Bu nefes sana lazım olacak. Az sonra kan çanağı olurken gözlerin ve çatlarken şah damarın onu vererek huşu bulacaksın.


Son nefes.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *