Vicdan, kişinin kendi niyet ve eylemlerini ahlak açısından iyi veya kötü bulmasıdır. Kimse dünyaya iyi veya kötü ahlakla gelmez. Vicdanlı biri olup olmayacağımızın yapıtaşları genlerimizde vardır. Çevresel faktörler, yetişme tarzımız, eğitim ve kültürümüz bizi ya daha vicdanlı yapar ya da vicdansız.
Ne yazık ki meslek seçiminde ve işe alımlarda insanların moral değerlerinin güçlü olup olmadığına bakılmıyor. Oysa bazı işler var ki sabır, hoşgörü gerektiriyor; vicdan istiyor.
Sevgiden yoksun, sabırsız bir insan anasınıfı öğretmeni yapılırsa hem çocuklara hem de topluma kötülük yapılmış olur. Verim de elde edilemez.
Bir yargıcın, karşısına getirilen bir zanlının işlediği iddia edilen suçu hangi koşullarda, hangi ruh hali içinde, hangi maddi-manevi baskılarla işlediğine tam vakıf olmadan,önündeki dosyada yazılı ruhsuz delillere dayanarak o zanlıyı cezalandırması ne kadar adil olur?
Yargının üç ayağından biri savunmadır. Savunmasız yargılama, yargısız infazdır. Abdülhamit zulmünü anlatırken şöyle diyor Ziya Paşa:
“Kadı ola davacı muhzır(mübaşir) da şahit
Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”
Yargıç, istenen şekil şartlarını yerine getirerek o mesleğe girmiş vicdani duyarlığı zayıf biriyse eğer, iyiyle kötüyü; doğruyla yanlışı ahlaki açıdan değerlendirip adil karar veremeyecektir. Verdiği karar kamu vicdanına sığmayacaktır.
Cezai hüküm verilirken, yazılı hukuki metinden, delillerden ve suçun niteliğinden sonra vicdani kanaatin 4.sırada yer alması, acaba adaletin doğru tecellisini sağlıyor mu?
Yargı için, yargıç için esas amaç, suçlunun hayatını karartacak hürriyeti bağlayıcı ceza vermek midir yoksa vicdanlı davranarak suçluyu topluma kazandırmak mıdır?
Suçluya, suçunun karşılığı olan cezayı vermemek, mazlumun hakkını korumamak olur ama suç ve ceza arasındaki denge korunarak vicdanlar da kanatılmamalıdır. Böyle olursa toplumda hakkaniyet duygusu yok olur, devlete güven sarsılır. Yargı, yürütmenin etkisi altında kalırsa, politik mülahazalarla hüküm verirse toplumsal barış bozulur, kaos olur.
Vicdan moral değerdir, soyuttur. Yargıcın vicdani davranıp davranmadığının somut ölçütü yoktur; tespiti zordur. Vicdanların isyanı, yargıyı ve sonucunu etkileyebilmelidir. Adalet ancak böyle yerini bulur. Uygar toplum hakkın, hukukun ve adalet duygusunun güçlü olduğu toplumdur. Toplumda adaletin doğru tecelli edebilmesi için, yargılamada vicdani kanaatin ilk sırada olması daha insani, daha adil olmaz mı?
Adalet mülkün temeliyse, insan hayatı mülkten önce gelmeli; yargı kılı kırk yararak verdiği hükümle vicdanlarda yer bulmalıdır. Yürütme yargıya hükmederse yargının hükmü vicdansız olur. Unutulmamalı ki mahkeme kadıya mülk değildir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *